Son zamanlarda alışveriş yapmak çok zorlaştı.
Fiyatlar son sürat ilerliyor.
Bugün aldığınız herhangi bir emtiayı, ertesi gün almak mümkün olmuyor. Bununla beraber stokçuluk beraberinde aldatma da eklenince, insanın sosyal hayatını devam ettirmesi zorlaşıyor.
Hiçbir şeyde ölçü, istikrar kalmamış. Âdeta zamanın ölçüsü aldatmak, kandırmak, hileyle hurdayla iş yapmak olmuş ve bu çok sıradanlaşmış.
Kimseyi uyarmak, yaptığının yanlış olduğunu söylemek mümkün değil. Karakter haline getirilen bu iş yapma-yapabilme alışkanlığı, inanın yaşam kalitesini etkileyerek, hayat standartlarının bozulmasına sebep oluyor.
Her gün malın fiyatını arttırmak, süte su katmak, yüksek kaliteli mala düşük kalitelisini karıştırmak, para veya kıymetli kâğıtların sahtesini yapmak ve müşteriyi aldatacak her türlü sahtecilik, “Bizi aldatan bizden değildir” Hadis-i Şerifiyle yasaklanmıştır. Bunu yapanların büyük bir ceza-i müeyyidelere muhatap olacağı bize haber veriliyor.
Peygamber Efendimiz, bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini haber veriyor. Günümüzde bu hassasiyetler göz ardı edilmiş durumda.
Herkes, dinin emirlerine uyacağına, dini kendine uydurarak, kafasına ve menfaatine göre hareket ediyor.
Hal böyle olunca, işte bugün, bu manzaralar ortaya çıkmaktadır. Bu da Peygamber Efendimizin tabiriyle, “bizim yolumuz, tavrımız ve inancımız üzere değildir.”
***
İnsan yolda yürürken, bir parkta otururken, bir araçta yolculuk ederken, çok çeşitli söylemlerle karşı karşıya kalabiliyor. Kimisine gülüp geçiyor, kimisini duymazlıktan geliyor, kimisinden kendini soyutlayamayarak, derinden düşünmeye zorluyor. “Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor” kabilinden ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını bilemiyor.
Kalabalık bir yolda ilerlerken, bir an da yanımdan geçen bir bayan, biri erkek, iki gencin konuşmalarına şahitlik ediyorum.
“Yeter artık ya! Senin bu aldatmalarına artık dayanamıyorum. Neden beni böylesine bağırttırıyorsun. Seviyorsan aldatma, sevmiyorsan bırak artık bu işleri. Nedir bu senden çektiklerim. Ya bu işleri bırak ya da beni bırak! Dayanamıyorum artık…” diye hararetli bir tartışmanın şahidi olmaktan hem utanıyorum, hem kızıyorum.
Sonucundan emin olmadığım için müdahale etmekten korkuyorum. Adımlarımı küçülterek, gençlerin tartışarak giderlerken, ardından bakakalıyorum.
Kim bilir ne sıkıntılarla evlendiler, belki severek, birbirlerine birtakım sözler vererek bir yuva kurdular.
Ya şimdi?
Görülen o ki, bir rezalet söz konusu.
Sevgi, saygı, aşk, tahammül, katlanmak, idare etmek denen bir emare kalmamış görünüyor. Sonuç ne olur bilemem, ama iyi olacak gibi de görünmüyor.
Artık sevmeler kalmamış.
Her şey şıpsevdi olmuş çıkmış.
Evlenip boşanmak moda olmuş gibi, çok sıradanlaşmış.
Oyun haline gelen evliliklerde, gerçek sevgi kalmamış, saygı bitmiş.
Sorunlu ve sıkıntılı bu rezaletlere de işin kötüsü televizyonlar, bazı programları, sosyal medya mecraları buna çanak tutmaktadır.
Yazık, çok yazık!
Kerim BAYDAK