Hayatımızın her anı sırayla, sıraya girmekle geçiyor.

İnsanın girdiği bütün sıralarda, kişisel duygu ve düşünceler, kendisini, yapmak istediklerini, planladıklarını ele veriyor.

Bir insanın girdiği hangi sıra olursa olsun, neler hissettiğini ancak kendisi bilir ya da sıraya girenler bilir.

O yüzdendir, adam damdan düştüğünde, “neren ağrıyor?” diye sorulduğunda; “gidin bana damdan düşen birini getirin” demiştir.

Hiç düşündünüz mü?

Ya da hiç herhangi bir şeyin sıra kuyruğuna girdiniz mi?

Kuyruk esnasındayken, neler düşündünüz, ne kadar dayanıklılık gösterdiniz, sabrettiniz?

Kendi iç sesinizle kavga ettiğiniz durumlar, anlar hiç oldu mu?

Evet, hayatımız birçok anında, illa ki bir sıraya, herhangi bir kuyruğa girmişizdir.

“Saymakla bitirilemeyecek kadar çok sıralara girmişizdir!” dediğinizi düşünüyorum

Önemli olan bu sıradanlaşan sıraya girmelerin, sizden neler aldığı ya da neler verdiği,

Önemli olan bu sıralara girmelerin, soncunda ne kadar amacınıza ulaştığınızdır.

Bu sıralara girerken, neyi amaçladığınız, ne yapmak istediğinizdir önemli olan.

Belki her sıraya girmenin, kesin bir sonucu vardır ve istediğinizi almanın sonucunda yeniden yaşantınıza devam ediyor olmanızdır.

Peki, her an kapınızı çalan, asla ama asla sıranın aksatılmadığı, kesinlikle bir sonucunun olduğu; ama bir türlü önemsemediğiniz, sürekli kanıksadığınız ölüm gerçeğinizi ne kadar dikkate aldınız?

Diğer sıralarda bir an önce sıranın size gelmesini sabırsızlıkla beklerken, ölüm sırasının size gelmemesi içi,n ne kadar da dua edersiniz değil mi?

Hani bir türlü kabullenemediğiniz, “bu kadar erken olmamalı, daha gencim, güzelim, göreceğim günler, yapacağım işler var) derken,  hep ölümden, sıranın bize gelmemesi için kaçarız, kaçmaya çalışırız, Kaçmaya çalışırız da, nereye kadar?

Var mı ölümün olmadığı, sıranın size gelmeyeceği bir yer, zaman, mekân?

Söyleyebilir misiniz?

Ölüm sırası herkesin girmek zorunda olduğu bir sıra!.. Herkesin bu sıranın müdavimlerindendir. Kimse sırası kaçmaz, değişmez ve illa ki sonuçlanır.

Hani, bir sevdiğimiz, dostumuz, arkadaşımız öldüğünde; “acaba bizim de sıramız geldi mi” diye korkarız ya! İşte öyle

Ancak her sıranın sonucunda, kazanırız veya kaybederiz de ona göre hareket ederiz, ona göre yöntemler belirler, planlar kurarız, hazırlığımız yaparız; ama sıranın kesinlikle bizi es geçmeyeceğini bildiğimiz halde, nedense bir türlü azığımızı hazırlamıyor, tedbirimizi almıyoruz. Geçmişin hesabını yapamıyoruz, özeleştiri içerisine girip,  “bu hayatı nasıl yaşadık” diye bir iç muhasebe yapmıyoruz/yapamıyoruz.

Şimdi düşünün bakalım,  eğer bir  sıra kuyruğuna girmişseniz, neden o işin gereklerini yerine getirmiyorsunuz?

Neden bir takım olumsuzluklardan vaz geçmiyorsunuz?

Neden hiç ölmeyecekmiş gibi bir hayat yaşamak da ısrar ediyorsunuz?

Acaba ölüm sırasında kaçıncı sırada olduğunuzu bilseniz, ne yapardınız?

Artık ayrıcalıklı davranıp, kendinize bir iyilik yapıp, tercihlerinizde daha dikkatli olmanız gerekmiyor mu?

Ne dersiniz?

İşte bakın birinin daha sırası geldi ve siz bir sıra daha ilerlediniz.

Rastgele!

 

Kerim BAYDAK

[email protected]