Amerika akşam oturması için haber salmadı, “bir maniniz yoksa” diyerek, çay-kahve içmeye geleceğini de söylemedi. Açık açık, Suriye’yi vurmaya geleceğini söyledi.

Gerekçe var elbet…
Birkaç yıldır Suriye’de devlet dedikleri baba, evladını öldürüyor.
Tankla, topla, tüfekle kendi halkını katleden bir yönetim var.
Hatta halkı bir birine kırdırmak için öldürüp, farklı adres gösterdiği saldırılar da var.
Son olarak kimyasal silahla çocukları vurdu, bebeklere kıydı.
Amerika buna tahammül edemez.
Çünkü Amerika, dünyanın jandarmasından öte koruyucu meleğidir.
Nerede bir zulüm görse müdahale etme gereği duyar.
Babadır o, abidir o, annedir o…
Sivillere asla müdahale etmezler.
Asla mağdurun kılına zarar gelmesini istemezler.
Olabildiğince dikkatli ve olabildiğince mağduru koruyarak zalime haddini bildirirler.
Amaç, insanlar daha iyi yaşasın.
Amaç, ülkeler demokrasiyle yönetilsin, insanlar, insanca muamele görsün.
Bunun için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar.
Bu uğurda ölmek için hazır kıta bekleyen yüzbinlerce askeri bulmak onlar için zor değil.
Yine böylesine bir müdahale için kimseden izin alma gereği de duymazlar.
BM, Nato ve AB gibi kuruluşları da beklemez.
Hatta İslam ülkelerinin ne diyeceğini de umursamaz.
Çünkü en insancıl müdahale, Amerika’nın yapacağı müdahaledir…
En iyi asker orada, en cesurları onlarda, en kahramanları kendilerinde…
Şaka falan yapmıyorum, imalı imalı laf kondurmaya da çalışmıyorum.
Kimseyi ‘ti’ye aldığım yok, kimseyle ‘gırgır’ geçmeye de çabalamıyorum.
Hele hele Amerika gibi kocaman ülkeyi dilime dolayıp, başıma dert almaya da niyetim yok.
Ben son günlerde televizyonlarımızda sıkça yayına sürülen Amerikan filmlerinden algıladıklarımı yazmaya çalışıyorum.
Hani öküzlüğün âlemi yok, adamlar duyarlı mı duyarlı; Ramboları da var, her kabiliyette ajanları da…
Teknoloji de onlarda, ülkeleri karıştırmak için ürettikleri silahların âlâsı da…
O zaman, açılın Amerika geliyor…
Suriye’yi vuracak…
Esed’i bulursa haddini bildirecek…
Bu arada olan yine Suriyelilere olacak.
Kimden yana olacaklarını şaşıracaklar.
Kendi halkını öldüren Esad’dan yana mı?
Ülkesini kurtarmaya çabalayan “terör örgütleri”ne mi?
Yoksa ülkesine tecavüz edecek Amerika’dan yana mı?
Ne zor şey Allah’ım!
Üstelik de herkes oturduğu yerden bu savaşın getirisini ve götürüsünü yaparken…
Ortaya konulan pastadan kaç dilim alacakları üzerine hesap yapılan kurtlar sofrası kurulmuşken…
Ölenlerin kimliğini tartışanlar varken…
İnançlarına göre dışlayıp, sahiplenenler bulunuyorken…
Dini, dili, ırkı ve mezhebi, bütün değerlerin önünde veya arkasındayken…
Suriyeliler özgür olmanın keyfine varacak.
Kimisi orada Kürt var deyip, öleceklere acımayacak.
Kimi mezhepsel bakarak Sünni veya Alevi olduğuna bakarak önemsizler listesine koyacak.
Kimi Özgür Suriye Ordusunu terörist bilecek, kimi Nursileri, kimi PYD’yi…
Herkesin teröristi kendisine kahraman gözükecek.
Herkesin kahramanı başkasına terörist…
Ve sonunda “şu kadar ölü, bu kadar yaralı” diye açıklayacaklar…
Esed’i de ya öldürmüş ya elden kaçırmış olacaklar…
Bir matematik hesabıdır savaş dedikleri.
Derin stratejilerin hayata geçirilmesidir.
Pastadan pay kapma, savaş sonu yeniden inşa hakkı kazanmadır…
Ölenler “şu kadardır” başka da bir şey kadar değildir.
Özgürlük kolay olmuyor.
Önce bir kukla ülkeyi yönetiyor, Amerika her türlü desteği veriyor, şımarık çocuğu İsrail kol kanat geriyor.
Sonra halk işin farkına varıyor, köle olmak istemiyorlar…
Kukla, yerini korumak için zalimleştikçe zalimleşiyor.
Orada hesabı olanlarsa alttan alta kuyu kazıyor, birisi o tarafta, birisi bu tarafta…
Sonunda köşeye sıkışan kukla yönetici veya asıl abileri “kimyasal” silah kullanıyor/kullandırtıyorlar…
Çocuklar ölüyor sıra sıra…
Bebelerin vücudu parçalanıyor lime lime…
Ve en büyük kurtarıcı Amerika, kurtarmaya geliyor…
Bu devran hep böyle sürüp gidiyor; bildik senaryo ama her seferinde izlenme rekorları kırıyor.
Çünkü çocuklar ölmeden ülkeler özgürleşemiyor…
 
Tweetimden seçmeler
Fethi Akar, Kanal T haberde duyarsızlara karşı öküz çıkardı, olay oldu. Bu âlem böyle adam çıkarırsın olay olmaz, öküz çıkarırsın olay olur!