İnsanların menfaatleri söz konusu olduğunda, elinden gelen her şeyi yapmaktan geri kalmıyor.
İnsanlar menfaatleri gereği, kendisine faydası dokunanı yere göğe sığdıramıyor.
Kendine faydası dokunmayanını da tuk-kaka ilan edebiliyor.
Kişisel menfaatlerini zedelediğini düşündüğü kişi ve kurumlar hakkında elindeki her türlü imkânları kullanmaktan geri kalmıyor.
İçindeki kin ve nefretleri kusan bazı muhteremler, ucu nereye dokunursa dokunsun, kimler zarar ederse etsin, bulabildiği her maddeyle, söyleyebildiği her sözle karşısındakine zarar verme çaba ve gayreti içerisine giriyor.
“Benim olmayan şey, başkasının da olmasın” mantığıyla hareket eden nice kişiler var ki; başkalarının sahip olduğu mal ve her türlü edinimleri karşısında deliye dönüyor.
“Ben söylüyorsam doğrudur, gerisi yanlıştır” mantığıyla hareket eden bazı zevatlar var ki; doğru da olsa başkalarının söylediği hiçbir şeyi kabul etmiyorlar/kabullenemiyorlar. Onların söylediklerinin de doğru olabileceğini asla düşünmüyorlar/düşünemiyorlar.
“Ben yapıyorsam doğrudur” mantığıyla hareket eden bazı zavallılar var ki; olumlu da olsa, haklı da olsalar sevmediği, tasvip etmediği, görüşü, duygu, düşüncesi, fikri-zikri kendine ters gelmişse, asla kabul etmezler, her yer ve mekânda onları rencide edecek, aşağılayarak, küçük düşürecek, utandıracak hiçbir eylemden geri kalmıyorlar. Bunu da büyük bir iş başarmış gibi, savaş meydanlarında büyük zaferler kazanmış komutan edasıyla, gururlu ve mağrur bir şekilde burunları havaya kaldırarak, övüne övüne anlatıyorlar. Başkalarını mümkün olduğu kadar karalamaya çalışarak bertaraf etmeye çalışıyorlar.
Elbette insanlar fikir-zikir duygu ve düşünceleri itibariyle bir taraf olacaktır, ancak bunu yaparken de başkalarının özgürlüklerine, yaşam alanlarına müdahale etmeden, kişisel haklarını yok saymadan, sevgi, saygı ve insanî değerler ölçüsünde hareket etmeleri gerekir.
Arkadaş, arkadaşını menfaati uğruna harcayabiliyor.
Dost, gerçek ve samimi değilse, küçük bir menfaati söz konusu olduğunda, yüz üstü bırakarak, kendi haline terk edebiliyor.
İş arkadaşları birbirinin ayağı kaydırma pahasına, menfaatleri uğruna diğer arkadaşlarını harcayabiliyor.
Siyasi arenada, liderler, vekiller, adaylar birbirlerini rencide eden her türlü söylemlerden geri kalmıyorlar. Eteklerindeki birikmiş taşları kişisel menfaatler uğruna birbirlerinin kafalarını kırmak amacıyla kısa mesafelerden birbirlerine atabiliyorlar.
Her alanda, her mevki, makam ve işte, esnaf, memur, işçi, bilmem neci, hiç fark etmez; kişiler menfaatleri uğruna, kendisine faydası olanları haksız ve hatalı olsalar bile destekleyip, kendisine menfaatlerine dokunanları da haklı ve doğru olsalar bile köstek olabiliyorlar.
Bilmiyorlar ki, bugün canciğer olduklarıyla, yarın kanlı-bıçaklı olabilirler.
Bilmiyorlar ki, bugün kendilerine menfaat sağlayanlar, yarın menfaatlerine dokunabilirler.
Bilmiyorlar ki, küçük çıkarlar uğruna samimi, candaş ve yandaş gibi görünenler, yarın samimiyetsiz, kandaş ve kindaş olabilirler.
Bilmiyorlar ki, kişilerin kendi menfaatleri söz konusu olduğunda, bakın sizleri nasıl da harcayacaklar.
Bilmiyorlar ki, bugün onlara yapılanların aynısı yarın da sizlere de yapılacaktır, yani “bugün bana, yarın sana” mantığı…
Ne olursa olsun, kişiler küçücük kişisel menfaatler uğruna, kendilerini bu mekanizmanın dişlileri arasına sıkıştırmamalıdır.
Unutmayalım ki, şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır, yaşamaktır, insanlarla birlikte, iç içe olmaktır.
Birine helâl, bravo; diğerine pis, tu-kaka…
Bu yüzden;
Bir lokma için, şerefini ayakaltına almaya,
Bir anlık zevk için, namusunu lekeletmeye,
Bir zamanlık mevki için, ayak öpmeye,
Günlük menfaatler için, faziletini karartmaya,
DEĞMEZ!.. Bilesiniz!
Kerim BAYDAK