Bir doktorla olan sohbet esnasında, “iyi ki geldiniz doktor bey, sizin alanınızda görev yapan mevcut doktorumuz insanları daha da hasta etti, kör etti, sakat etti, belki sizinle insanlar daha çok sağlıklarına kavuşurlar!” diye sorulmuş. Doktor bu soruya cevaben; “o hiç belli olmaz, belki gelen gideni aratır, o yüzden hemen karar vermeyin!” demiştir.
Bazı zamanlar, gerçekten “gelen gideni aratıyor;” ama galiba her alanda da bu geçerli olmamaktadır. Dünya var olduğundan bu yana değişim, gelişim ve dönüşüm yaşanmıştır, dünya var oldukça da yaşanacaktır. Geçen zamanla beraber, her şey değişmeye, gelişmeye ve dönüşmeye mahkûmdur.
Bu değişim ve gelişim, ne yazık ki çoğu zaman insanları karşı karşıya getirmektedir. Bunun sonucunda, pek de istenilmeyen nahoş söylemler ve eylemler olabilmektedir. Bu söz ve eylemler kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı, engelleyici hatta yok edici olabilmektedir. Bu durum kişinin kendisiyle yetinmeyerek, ailesini, arkadaşlarını, çevresini, hatta mensubu olduğu toplumu bile zan altında bırakmakta ve toplumun farklı mecralara kaymasına sebep olmaktadır. Siyaset, politika, yönetim, iş ortamı gibi en küçüğünden en büyüğüne kadar her alanda hissedebilirsiniz.
Mevcut alanların herhangi birisinde ortaya çıkan bu değişim ve gelişim süreçlerinde, aşırı şekilde nemalananlar olduğu gibi, zarar edeni, haksızlığa uğrayan, elinde, avucunda ne varsa kaybeden, hatta bu uğurda sağlığını ve hayatını kaybedenler de olabilmektedir.
Yaşadığımız süre boyunca, hayatımızın birçok alanında değişim ve dönüşümün ne kadar gerekli olduğunu ve ne kadar da kimi kişi ve kişileri rahatsız ettiğine şahit oluyoruz/olabiliyoruz. Bu süreç içerisinde, ne kadar ikiyüzlü insanların olduğunu ve her nabza göre şerbet verenlerin olduğunu da görüyoruz. Bunlar ya kendilerini çok uyanık görüyor, başkaları anlamıyor diye biliyorlar ya da kendileri çok aptallar da ne yaptıklarının farkında değiller. Bir aynaya bakabilseler…
Öyle insanlar var ki cürmüne ve düşünsel yetisine bakmadan, başkalarını aptal yerine koyarak, kimsenin bilmediğini düşünerek, her ipte oynuyorlar. Envayi çeşit fırıldaklıklarla, her meydanın adamı oldukları düşünerek/düşündürerek at oynatmanın gayreti içerisine giriyorlar. Gayet saf ve masumane yaptıklarını düşürerek, tabiri caizse “hem İsa’ya, hem Musa’ya” yaranmaya çalışıyorlar. Ancak yerleri ve safları belli olmayanların durumu gün gelecek ki, işte bu değişim ve dönüşüm süreci içerisindeki fırıldaklıkları ve bukelamın tipli yüz ifadeleri kendileri elbette ele verecek ve rezil rüsva olacaklardır. Ortada kalıp, hiçbir tarafa yaranamayacaklar.
Aslında “gelen gideni aratıyor” gibi görülse de esasında her şey mecrasında ilerleyip, değişimin, gelişimin ve dönüşümün olduğu bir süreçte; şüphe yok ki bu tür insanlar hep olmuştur, olacaklar; ama bir türlü hedeflerine de ulaşamayacaklar.
Eğer ki canlıların en şereflisi olan, düşünen, araştıran, değişen ve gelişen tek varlık insansa; ilerlediği süreçte de gelen gideni artamayacak, iyiye, doğruya, güzele, hakka, adalete doğru yol olacaktır.
Anlayana!..
Kerim Baydak