Her anne, babanın hayalleri vardır. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, okula göndermek, Üniversiteden mezun etmek ve sonrasında iş sahibi etmek. Hayallerini, çocuklarını evlendirmek, mürüvvetlerini görmek gibi beklentilerle sürüp gider. Ancak hayallerin gerçekleşmesi o kadar da kolay değil. Bütün hayallerde olduğu gibi, engeller illa ki ortaya çıkıyor. Bu engellerle anne, babalar cebelleşmek zorunda kalıyor. Kiminin altında eziliyor, kiminin gerçekleşmesini görebiliyor. Bazı engelleri bireysel olarak mücadele ederken, bazılarını aşmak için elinden hiçbir şey gelmiyor. Âdeta teslim bayrağını çekerek, her şeye kabullenmek zorunda kalıyor.
Bin bir zorlukla çocuğunu ilk, orta, lise derken, özel öğretmen tutma, dershane, kurs merkezine -artık adına ne derseniz deyin- gönderiyorsunuz. Elinde avucunda ne varsa satan, bankadan kredi çeken, sürekli artış eğiliminde olan borç altın alarak, hayallerini ve çocuklarının gelecekleri garantiye almak adına; bu dershane, özel Öğretmen tutmaya veya kurs merkezlerine veriyorsunuz. Yarış atı gibi, sınavdan sınava koşturup duruyoruz.
Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Sevinenler oldu, üzülenler oldu.
Üniversiteyi kazanıyor veya kazanamıyor.
Kazanamasa, bu yaştan sonra, ne bir çıraklığa gidebiliyor, ne bir inşaat işinde çalışabiliyor, sermaye olmadığından ne bir işyeri açıp işletebiliyor. Ortada kalıyor, farklı olumsuz arayışlar içerisinde debelenip duruyor.
Hasbelkader Üniversiteyi kazandığını varsayalım. Esas sorunlarda o zaman ortaya çıkıyor. Hiçbir ebeveyn yoktur ki çocuğu Üniversiteyi kazandığında kara kara düşünmesin. Kazanmakla iş bitmiyor. Hele ailenin maddi durumu iyi değilse, vay o ailenin haline! Üniversitede okumak için çuvalla para harcamak zorunda kalıyor. Üniversitesi bulunduğu ilin dışındaysa, aile kara kara düşünüyor. Gidecek yerde ev bulma, konaklama sıkıntısıyla karşı karşıya kalıyor. Eğer şanslıysa, arkadaşlarıyla bir ev kiraladıysa, o zaman da arkadaşlarıyla geçinip geçinemeyeceği durumu bulunuyor. Çoğu genç, başkalarıyla aynı evi paylaşamıyor. Ya kendisi uyum sağlayamıyor ya da başka arkadaşları kendisine uyum sağlayamıyor. Eğer devlet yurdu çıkmamışsa, pahalı olduğundan, pansiyon ve özel yurtlara da gidemeyince, şaşkın ördek gibi ortada kalıyor. Mecburen ya Üniversiteyi terk ediyor ya da yapabilirse kayıt dondurmak zorunda kalıyor.
Öğrencilerin en büyük yardımcısı olan öğrenim kredileridir. O da öyle herkese çıkmıyor. Karşılıklı çıksa bile, yıllar sonra geri ödeme zorluğuyla baş başa kalınıyor. Tıpkı benim yıllardır ödeme yaptığım gibi. Karşılıklı herkese çıkabiliyor, ama karşılıksız Öğrenim kredisi kimlere çıkar, nasıl çıkar bir türlü anlamak mümkün değil. Bir bakıyorsunuz zengin, hali vakti yerinde, tek çocuklu olan birine karşılıksız kredi çıkıyor. Durumu iyi olmayan, fakir, 6-7 çocuklu olan bir ailenin çocuğuna karşılıksız kredi çıkmıyor. Aile çocuğunu okutuncaya kadar, elinde avucunda ne varsa satıp yolluyor, çocuğum Üniversite okusun diye. Evini satanlar, elinde küçük-büyük baş hayvanlarını satanlar, tarlasını satanlar, bankadan kredi çekenler, borç altın alanlar olduğuna şahit olmuşumdur.
Hele bir de Üniversiteyi bitirip atanamadıysa, istediği bir işe giremediyse, başınıza almışsınızdır en büyük belâyı. KPSS denen sınava girince, iyi olmak yetmiyor, iyinin iyisi olmak zorunda bırakılıyor. Sıralamaya girmeyip, yıllarca beklemek zorunda kalıyor ya da artık bıktığından, yapamadığından olsa gerek, vazgeçerek, bir daha sınava girmeyen Üniversite mezunu gençler ordusuyla baş başa kalınıyor.
İşte, aynı durumu yaşayanlardanım. Üniversiteyi bitirip bir türlü atanamayan, yeni Üniversiteyi kazanan çocuğunu nasıl okutacağını kara kara düşünün biri olarak, şaşkın ördek gibi düşünüp duruyorum. Ev tutacaksın yok, olanlar çok pahalı, tutmak mümkün değil. Şehir dışında ki Üniversiteye gidip-gelmek için ulaşım ateş pahası, şehir içi minibüsü, yemek-içmek gücümüzü aşıyor. Hele bir de karşılıksız öğrenim kredisi çıkmazsa, vay halimize!
Üniversiteyi kazanan gençlerin aileleriyle konuştuğumuzda, onlar da bizden farklı değiller. Hepsi aynı sıkıntılardan mustaripler. Çocuğunuzu zamanında bir mesleğe yönlendirmemiş, yaşamın zorluklarını öğretmemişseniz, işte o zaman işiniz var demektir. Anlayacağınız, artık günümüzde çocuklarınız Üniversiteyi kazanmasalar bir türlü, kazansalar bin bir türlü dert, sıkıntı ve stres.
Hayaller bir yere kadar. Bir yerden sonra, yerle yeksan oluyor, tüm arzu, istek ve beklentileriniz. Ne yapalım, bizim hayallerimiz de başka dünyalara, zamanlara kalsın. Hayallerimize sebep olanlar utansınlar, düşünsünler.
Kerim BAYDAK