Ekmeğin karne ile verildiği dönemden, büyük umutlarla bir kamyonun kasasına dolduruldu herkes! Halk kamyonun patika yoldan ilerleyişi karşısında, Ufuk’ta görünen güneşe gözlerini siper edip, umut tacirlerinin ağına düşmeyi, şükrederek karşılıyordu! Davamız denen siyasetin girdabında, gerçeklere yapılan makyajlarla ruhlara botoks uygulanmış, kıpırdamaz botokslu dudaklarla, gönüllülere öpücükler atılıyordu! Kamyon ilerliyordu, takır tukurrr!
Üstat Şener şen bir filminde gariban köylüleri yurtdışına götüreceğim ayağına, kamyon kasasına doldurup Sarıyer sırtlarında bırakmıştı! İlyas salman elini gözlerine siper edip gördüğü minareler için “vay be ne çok müslüman hayırsever var her tarafa cami yapmışlar” demişti! Şehri dolaştıkça dolandırıldıklarını farkettiklerinde ise iş işten geçmişti. Yere tükürenlerden anlamıştı Avrupa değil de Türkiye de olduğunu! Öyle siyasetler yapılıyor ki şimdi yere tükürmemek mümkün mü?
Yıllardır aynı iktidarın hüküm sürdüğü Türkiye’de, geçmişte rahatsızlık duyulan ne varsa, mide bulandıran, zihinleri irine boğan hangi anlayış varsa, kamyon kasalarına alınıp tekrar taşındık farkında mıyız? Çözeceğiz diye büyük umutlarla bel bağladığımız sorunlarımıza, benzin dökmekten başka hiç bir şey yapmadık. Üstünlerin hukukundan rahatsızlık duyarken, geldiğimiz noktada hukukun cenazesine kibrit suyu döktük! Her yerde adalet için selalar okunurken, beka adlı kullanışlı maşalarla ÜSTÜNLER fillerin çimlerde tepinmesine nispet, THEMİS’in bedenini toprağa gömdü! Gücün kahkahaları ezilmişlerin, farklı düşünen kim varsa hepsinin kulaklarında!
Kamyonun kasasını, kendi güdümlü siyasetleri için, akla hayale sığmaz zırvaları milletin en hassas duygularıyla soslayıp, en yalanı en gerçek şekilde savunacak cehaletlerle doldurup, büyük umutlarla Alamut kalesi misali, gizemli hikayelerle bezeyip milleti kandıran günümüzün umut tacirleri geldiğimiz noktada elini gözüne siper edip, yeni hokkabazlıklar peşinde! Topyekün kasalara doldurulup, geçmişin prangalarına tekrar götürüldüğümüz şu zamanda, jumanjinin kollarında esaret halinde olduğumuz acı bir gerçek ! Tarihin tekerrür ettiği çok oldu ama, hiç bir dönemde düşüncenin farklılıkların milliyetçi soslarla kamufle edilip, bu kadar pervasızca saldırıldığı olmadı. Kendi siyasi anlayışlarına uygun hareket edenlerin haricinde kim varsa, hepsinin terörist diye yaftalandığı, hukukun kişisel ikballeri için maşa yapıldığı bu dönemde, daha önce eleştiriye, hakarete boğduklarına, bu gün köle olup el etek öpenlerin kutsandığı hastalıklı dönemin muktedirlerin gelip dayanacağı nokta, elbetteki milletin okkalı sillesidir. Tokatın yenildiği an, etrafına şaşkın şaşkın bakacak olan bugünün üst perde kibir abidelerinin, nutuklarını edebiyatlarını dinleyeceğimiz günler elbet gelecek!
Bu ülke için planlanan projelerin bile bir kesime yönelik nefret unsuruna dönüştürülmesi, hangi ahlak anlayışıyla bağdaşır ? Davamız diye kendi iç dünyalarında ürettikleri nefret tohumlarını, ülkenin tüm toplumsal tabakalarına yerleştirip, insanları kendi hezeyanlarıyla aynı renklerle boyayan bugünün kutsanmış mafyatik, despotik, eğilim sahiplerinin, ülkeyi kamyon kasalarında, cehalete taşımaları önlenmediği sürece, MAHO’ya ağlamamız bize yetmeyecek!
Dünün, birbirine ağza alınmayacak hakaretleri saydıranların, bu gün şovenizm ve milliyetçilik soslarıyla makyaj yapıp, birbiriyle can-ciğer methiyelerinden anlaşılıyor ki gücün etrafındakilerin ağzının hep açık olduğu, kudret sahibinin makam ve mevkilerle ağızlara ödüller verdiği, nihayetinde ise kendi nefretini bu yalapşapların bünyesinde yaşadığı acı bir reçete! Her alanda elinde mendillerle abdest aldığını belli etme gayretiyle üstündeki gücün ayaklarını yalayan, tv kanallarında güç sahibinin bahçesinde köpekleri kıskandıracak redde de havlayanların, bugün geldikleri nokta da Türkiye bütün kurum ve kuruluşlarında kalitesizleşmenin esaretinde! Düşünen sorgulayan insanların alaya alındığı, hayatında bir tek kitap okumamış, bir gün olsun ilim sokaklarından faydalanmamış insanların attığı takla nispetinde ödüllendirildiği bu günlerde, yaşatılan azap ülkeyi kaosa sürüklemiş durumda!
Son dönemde akıllara zarar hezeyanların ülkeyi getirdiği uçurum, siyasi partilerin parti kimliğiyle yıprattığı değerler, insanların güdümlü tutumları neticesinde kamyon kasalarına bindirilip sanal korkularla geldiğimiz nokta ülkenin kaderinin son halkasıdır. Hukukun rezil rüsva edilmesi , demokrasinin gücün elinde maymuna çevrilmesi, eskinin beceriksiz atanmışların naraları altında devşirildiğimiz eşik, eski sorunlarımızın başlangıcına taşındığımızın göstergesi! 90’lı yıllarda ekilen sorunlarımızın çocukları, bugün yeni sorunlarla baba olmaya aday! Tehlikenin farkında mısınız?
Şener şen filminde en yakın arkadaşını dahi kendi ikbali için harcamıştı! Gücün kişisel ikbali için kimleri nasıl harcadığının en yakın tanığıyız! Kimler kimlerle beraber nutkundan, bu gün daha önce birbirine hakaretleri ödül sayanların beraberliği karşısında hayıflanmak artık çok geç! Kendi ikballeri uğruna kanalizasyon artıklarını güzelleştiren bir tehlikenin, düşünen ve sorgulayan insanlar üzerinde kurduğu baskı neticesinde gelinen nokta, herkesin durup düşüneceği son nokta! Rüyadaymışçasına ülkeyi kamyon niyetine devirenlere inat, gerçeğin mozaiğini kurmak zorunluluktur! Yoksa “hele bir sor neden yaptım” edebiyatları kulağımıza emzik olur!
DİPNOT:
Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.
İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
“Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim!”
Hayat bazen kötüleri bulunduğu çukurla baş başa bırakmayı da gerektirir!