Savaşlarda en çok zarar görenler çocuklardır. O küçücük dünyalarında, büyüklerin bakış açılarıyla olayları yorumlarlar. Ölürler, öldürülürler, sakat kalırlar, hayalleri sona erer. Dünyanın birçok yerinde ya çocuklar öldürülüyor ya da çocuklar yetim ve öksüz kalıyor. Kimse çocuklar acı çeksin, boynu bükülsün istemez. Hiçbir toplum çocuklarının yalnız veya sakat bir yaşam sürmesini tasvip etmez. Ancak vicdan ve merhametten yoksun, insanlıktan nasibini almamış olan bir toplum var ki, bunun en adice ve alçakça yapmaktadır. İşte Filistin’de Gazze de Netanyahu denen bir çocuk katili var ki, Filistin toprakları üzerinden çeşitli barış anlaşmaları yaparak bir toplumu sindirmeye, yok etmeye çalışıyor. Dünyanın gözü önünde sözde çıkarlarını korumak amacıyla savunmasız, plajda oynayan çocukların başı bombalar bırakabiliyor. Parlamento üyesi olan, sözde kadın bir milletvekili, “ bütün Müslüman anneleri öldürün, öldürün ki bir daha terörist doğrumasın!” diyecek kadar alçalabiliyor. Savaşan taraflardan bir tanesi Filistin iken, barış görüşmelerini yandaşının yönetimde olan başka bir caniyle barış Antlaşmaları için müzakereler yapabiliyor. Bugüne kadar binlerce çocuk, kadın, erkek ölümüne sebep olan ve yüzbinlerce insanını gözyaşlarının akmasına sebep olan İsrail, devlet olarak kuruluş amacı Müslümanları Ortadoğu’da yok etmektir. Kuruluş amaçları Filistin’i yok etmektir. Kuruluş amaçları, Kudüs’ü yok etmektir. Kuruluş amaçları, Mescid-i Aksa’yı yok etmektir. Kuruluş amaçları, seçilmiş bir millet kendini gören İsrail, Arz-ı Mev’ud topraklarında hükümranlık sürmektir. Kuruluş amaçları, Siyonistlerle gönül birliği, el birliği güç birliği ederek, Osmanlı kin ve nefretleri üzerinden Türklerden ve İslam’dan intikam almaktır. Bugün ablukaya aldığı Filistin toprakları ve Müslüman halkının kanı vardır devletinin temellerinde. Binlerce Filistinli çocuğun kanları, gözyaşları, bedenleri, kırık kalpli anne-babanın çaresizlikleri, ahları vardır üzerlerinde ve bu her geçen günde artmaktadır. İsraillilerin üzerleri kan kokmaktadır, elleri Filistinli bedenlerinden etler kalmaktadır, kızların, kadınları, çocukların laneti var üzerlerinde. Mazlumların yanında olmayanlar zalimdir. Mademki inananlar kardeştir, o halde orada ölenler, sakat kalanlar, gözyaşı dökenler, çaresiz olanlar, yani mazlum olanlar, kardeşlerimizdir, onların namusu bizim de namusumuzdur. Onları korumak, kollamak ve yardımcı olmak en büyük görevimizdir. Onlar ekmek bulamazken, bizler nasıl yağlı ballı yiyelim, yediğimiz önümüzde, yemediklerimiz ardımızda olacak şekilde bir yaşam sürelim. Onlar giyecek, yiyecek, içecek bulamazken, bizler nasıl sefam olsun diyerek, hoyratça yiyelim, içelim, giyinelim. Tarih onları affetmedi, affetmeyecektir de… Hele o çocukların ahları, kinleri, nefretleri, çaresizlikleri, yaralanmış ruhları, asla; ama asla peşinizi bırakmayacaktır, bilesiniz! Örnek mi, işte size Ariel Şaron!