Ev yaptıracak gücü ve zamanı olmayanlar, genellikle bankalara krediyle borçlanarak Müteahhitlerden ev alırlar. Alırlar almasına da bazen hem paranızdan, hem sağlığınızdan olabilme durumu söz konusu oluyor.
Nasıl olmasın ki!
WC, lavabo, banyo, mutfak su tesisatları, tahliye boruları gibi, kombi bakımları, petek temizliği, elektrik tesisatındaki sıkıntılar, hayatınızı alt üst eder. En çok hanımlarla problemler oluyor. Haksız da değiller. Çünkü en çok evi kullananlar onlar, haliyle sıkıntıları da onlar yaşıyor. Yap, sat, ondan sonra kendi haline bırak zihniyetine mensup bazı Müteahhitlere ev aldıktan sonra ulaşmak, henüz garantisi devam eden işler için irtibat kurabilmek, neredeyse imkânsız oluyor. Kırk dereden su getirerek, bin bir türlü bahaneyle muhatap bile olmazlar. O zaman elin kolun bağlanıyor. Mahkemeye versen, uzun uzadıya devam edecek süreçlerle karşı karşıya kalıyorsunuz ve illa ki kendilerini aklayacak sebepler bulabiliyorlar. Mahkemeye vermeyince, ne onlara cevap yetiştirebiliyorsunuz, ne de para ve güç olarak baş edebiliyorsunuz.
Satarken her konuda yanınızdayız derler, ama sattıktan sonra dönüp arkasında size bile bakmazlar. O zaman da insanların elinde kalan tek şey BEDDUA etmek, “aldığınız para zehir zıkkım olsun!” diyebilmek kalıyor.
WC, lavabo, banyo, mutfak, balkon tesisatları tıkanıyor, usta gibi usta bulmak da mümkün değil. Eline bir alet-edevat çantası alan “ustayım” diye meydana çıkıyor. Her ustanın tesisatı döşemesi farklı olabiliyor. Bakıyor, bakıyor, bir türlü içinden çıkamıyor.
Müteahhitte iş yapan ustaya ulaşamıyorsunuz, ulaşsanız bile, ya gelince çok para istiyor, ya da “işim çok, zamanım yok!” diyerek sizin işinizi sürekli olarak öteleyebiliyor. Müteahhitte söylüyorsunuz; “ben söyledim gelecek” diyor. Birkaç defa arıyorsunuz, unuttum, söyledim gibisinden bahaneler üretebiliyorlar.
Ustaya ulaştınız diyelim: her gelen usta bir önceki ustaya beğenmiyor, kendisinin çok usta olduğunu söyleyerek, etrafı kırıp döküyor, etrafı berbat ediyor, masraf üstüne masraf çıkarıyor. Hem maddi, hem manevi olarak çok yıpranıyorsunuz.
Yılı dolmadan bütün duvarlar çatlıyor, kapılar şişiyor. Parkeleri tamirat yok, dolaplara bakım yok, pencereleri uygun ve özellikli cam ve bakımı yok, doğalgaz petekleri düzensiz takılmış, kombiler dengesiz oluyor. Tahliye borularına contalar pas geçilip, daire içindeki elektrik ana şarteli takılmamış oluyor, kapı zilleri başkalarına bağlanabiliyor. İnşaat artıkları, WC, lavabo, banyo ve balkon gider borularına girmiş olduğundan tıkanabiliyor. Ustalar da ve elinin altında çalışanlar da; düzen, itina, intizam diye bir şey yok. Ev sahiplerine tesisat krokileri verilmiyor. Her şeyi deneme yanılmayla buluyor, o zaman da yüklü paralarla, masraflarla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Boyacı geliyor, “bu nasıl boya” diyerek öncekini suçluyor. Boyacı sıvacıyı, sıvacı duvarcıyı, duvarcı kalıpçıyı rahatlıkla suçlayabiliyor. Müteahhit de hepsini suçlayabiliyor. Ustalarla ucuz anlaşmalar yaptıklarından, ustalar yeterince itina göstermiyorlar, ucuz işçilik, ucuz maliyet olsun diye yabancı ve çocuk işçilere işi bırakabiliyorlar. Çocuklar dikkat etmiyorlar, yabancılar pek de umursamıyorlar.
Anlayacağınız, Müteahhitlerden ev almak, akıl kârı değil; ama başka çare de yok. Herkes bir şekilde bunlara maruz kalıyor, mağdur oluyor, canı yanıyor, zamanı boşa gidiyor, gerilim, sinirli, sıkıntılı ve stresli bir ömürle baş başa kalıyor.
İnsanlar, maddi gücü ve parası yetmeyince, mahkemelerle de uğraşamayınca, ancak bedduaya başvuruyorlar.
Biraz olsun rahat etmek adına, insanlar varını yoğunu o eve bağlıyorlar
Bu işlerle iştigal edenler, aldıkları paraları nasıl çoluk çocuğuna yedirebiliyorlar.
Vicdanları nasıl rahat oluyor, geceleri yatarken nasıl uyuyabiliyorlar.
Aldıkları paralar, asla onlara yar olmaz, kâr sayılmaz.
Müteahhitlerden ev alıp, canı yanmayan yok gibidir.
Elbette istisnalar var, onları tenzih ederim.
İnsanların elinde kalan tek şey, BEDDUA ve MAHŞER-İ KÜBRA!
Kerim BAYDAK