(Özürsüz, Ramazanda bir gün Oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu Oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Hadisi Şerif-Tirmizi) 

Ramazan-ı şerifte, Oruç tutmanın bu kadar büyük bir sevabı vardır,
Özürsüz Oruç tutmamak büyük günahlardandır.
Ramazan ayına saygısızlık eden ve günah işleyen o kadar çok insan var ki.
Oruç tutar veya tutmaz, elbette onun bileceği bir şey; ancak en azından Oruç tutana saygısızlık yapmama babında, biraz daha dikkatli ve titiz davranmalıdır.
İslam dinine göre, bu aya hürmet etmeyenin, ar (namus) perdesinin yırtılmış olduğu kabul edilir.
Eskiden Ramazan ayında Oruca çok saygı gösterilirdi.
Yeme-içme öyle uluorta olmazdı.
İnsanlar önce Allah’tan, (CC), kendinden ve sonra da insanlardan utanırlardı.
Oruç tutmayanlar lokantaya gittiklerinde, kimse görmesin diye perdesi çekilen lokantaları tercih ederlerdi.
Kahveye gidenler, perdesi olan kahvelere gider, gizli yerlerde otururlardı.
Hele cadde-sokak, çarşı-pazarda, öyle uluorta bir şeyler yiyip, içmekten imtina edilirdi.
Peki, ya şimdilerde öyle mi?
Adam lokantan en ön masasında oturup, iştahla yemeğini yiyor, sonra çayını ve beraberinde sigarasını tüttürüyor.
Kahveye giden adam, bırakın içeride oturmayı, kahvenin önüne masa koydurup, her çeşit masa üstü oyunlarını oynuyor.
Birahanelerde alenî içki içerken, kendini saklama gereği bile duymuyor.
Çarşıya çıktığınızda, her an karşınızda kola, su içene, bir şeyler yiyene rastlarsınız. Hatta yanınızdan geçen birinin, içtiği sigaranın dumanını yüzünüze üflediğine bile şahit olabilirsiniz.
Aslında, belki kendilerince doğru yapıyorlar.
Peki, dinen ne duruma düştüklerini hiç düşünüyorlar mı?
Ar perdesi yırtılan biri, kendini yaratan, Hâkim-i Mutlak olan Allah’tan (CC) utanmıyorsa, kuldan niye utansın ki?
Öyle utanma, saygı, hürmet de neyin nesiymiş! Pehh!!
Hani bunları yapanlar Gayr-i Müslümler olsa anlayacağım, ama İslam dinine mensup Müslümanlar olunca, işte ona çok üzülüyorum.
Çünkü sevabı bol olan, kurtuluşa vesile olan böylesi büyük bir nimetten, faziletten yoksun kalıyorlar.
Müslümanım diye geçinen bazı insanların yansıra, Müslüman mahallesinde oturan bir Gayr-ı Müslüm olan bir Mecusi’nin bu aya hürmeten, yaptıkları neticesinde hidayete eren, bu ayın nimetlerinden nasıl faydalandığını anlatan ibretlik bir kıssadan hisseyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Bir ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan bir Mecusi`nin küçük yaştaki çocuğu, Oruçlu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası, çocuğun bu halini fark etti ve "Evladım, Müslümanlar bu ayda oruç tutarlar, onların gözü önünde bir şey yeme" diyerek çocuğu azarladı ve eve gönderdi...
Aradan yıllar geçti ve her fâninin başına gelen ölüm, bir gün onu da alıp götürdü bu dünyadan... Ölümünden sonra mübarek zatlardan birçoğu, o Mecusi’yi rüyalarında Cennet-i âlâda görüp, şaşkınlık içinde sordular:
"Sen ateşe tapan bir Mecusi idin, nasıl oldu da bu nimete kavuştun!"
Cennet nimetleri içinde olan zat, onlara şu cevabı verdi:
"Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben bir Mecusi idim. Fakat bir gün oğlum, Oruç tutan Müslümanların gözü önünde ekmek yiyordu. Ben çocuğumun, ortalıkta bir şeyler yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye, ben de hürmet ettiğim için Cenab-ı Allah, benim ruhumu mümin olarak aldı... Ölüm anında Azrail aleyhisselam geldiği zaman, Allah’ü Teâlâ ona emretti. Evvela bana Kelime-i Şehâdeti söyletti, ondan sonra ruhumu aldı. O sebepten ben, işte bu gördüğünüz nimetlere kavuştum..."
Takdir sizlerin.
 
Kerim BAYDAK