Her insanın geçmişte yaşadıkları iyi kötü olaylar muhakkak vardır.

Kimi zaman öylesine sıradan yaşanmışlıklar der geçiştirir, kimi zaman ileride kendimize çeki düzen vermek amacıyla tecrübeler olarak isimlendirir ve faydalanırız.

Kimi zaman, bazılarını hatırlamak istemez, kimi zaman da hoş hatıralar olarak yad ederiz.

Önemli olan, bizi üzen, acı veren, üzüntü veren, kedere sevk eden ya da harika görülen, mutluluk ve huzur verici olarak değerlendirilen bu yaşanmışlardan ne kadar faydalandığımız, bize neler kattığı ve bizden neler alıp götürdüğünün hesabını yapabilmektir.

Bize, gücümüzü hissettiren, nerde olduğumuzu gösteren, kendimizi sorgulamamızı vesile olan, hayata dört elle sarılmamızı öğreten temel yapı taşları olarak görmeliyiz.

Mademki hayat devam ediyor ve biz de yaşıyorsak; o zaman yaşanmışlıkları hoş tecrübeler olarak değerlendirmeli, zaman zaman yol ayrımlarına geliyor olsak da, şartlara göre tecrübe olarak kabul ederek, ona göre kararlar almalı, hayatımızı ona göre idame etmeliyiz.

Her tecrübe yeni bir biz ortaya çıkarmaktadır, bize yeni bir yaşam sunmaktadır.

***

O kadar doluyum ki, bağırmak, haykırmak istiyorum, ama yapamıyorum.

Öyle bir acı, var ki yüreğimde, o kadar çok söylenecek söz var ki içimde, çıkmıyor, çıkartamıyorum.

Boğazımda düğümleniyor kalıyor, çıkmıyor bir türlü.

Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum, öylesine bakakalıyorum olan bitenlere.

Bedenim titriyor, içim titriyor, yüreğimi parçalanıyor.

Kalakalıyorum öyle uluorta yerde, sessiz, sedasız!

***

Yorulmuşum, yorgunum…

Sükût etmiş bütün azalarım, nedensiz, niçinsiz…

Her şeyin sahtesini yaşıyorum gibiyim, konuşmanın, gülmenin, gülüşmenin…

Yesem, içsem de aslında midem bulanıyor her an, yediklerimi çıkarmak istiyorum.

Kuş misali maviliğin yükseklerinde tevekkülle teslim olmuşum yücelerin sahibine…

Sessizim, savunmasız sonsuzlardayım.

Acının kucağında uyumaktayım, kimliksiz, belki de kişiliksiz.

Çıkar bir yol yarab, huzurlu bir ömür sonsuzluğun sahibi, sükûnetle, sekinetle, suhuletle seni anan bir dil ey âlemlerim rabbi!

***

İçimiz titrerken, yüreğimiz yanarken, ciğerimiz parçalanırken, insanlar hayatlarını yitirirken; bir günde iki taziyeye giderken, aynı zaman 2 sünnet, 2 düğün merasimine gitmek mecburiyetinde kalmak.

Hem de çalgılı, laylaylomlu...

El insaf ya hu!

El insaf.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]