Dünya kurulduğundan bu yana en tartışılan kurumun adalet olması, yani “yargı” olması, adalet anlayışı, verilen kararlar ve ortaya çıkan mağduriyetler nedeniyle olduğuna kuşku yok.

Herkes yargının bağımsız olmasını söylerken, yargı mensuplarının “bağımlı” olması eleştir konusu edilmez.

Oysa bağımsız olan yargı, mensubuyla birlikte bağımsız olmalıdır.

Ülkemizde, çok uzun zamandan bu yana asıl tartışılan “yargı bağımsızlığı” değildir.

Belki lafın gelişi söylenen ve bir kapsayıcılık atfederek ortaya atılan görüşler, yargının iktidardan, muhalefetten ve özellikle de “derin” veya” kirli” yapılardan bağımsız olmasıdır.

Bu, mensubuyla birliktedir, sadece yargının bağımsız olması değil.

***

İlginç bir anım var onu anlatayım…

Daha önce bir yazım nedeniyle “savcı” tarafından mahkemelik olmuş ama “mahkemeye gerek yok” kararını Cumhuriyet Başsavcısı vermişti.

Aradan yıllar geçti…

411 el kaosa kalktı” diye Hürriyet’in manşetinin atıldığı zamanlardı…

Başörtülü öğrencilerin üniversiteye girişine meclis vize vermişti.

Özgürlük adımı atılmıştı.

Özgür düşünceyi savunan üniversiteler ise bu özgürlüğe geçit vermemişti.

76 üniversite rektörü, başörtülü öğrenciyi almama kararından vazgeçmemişti.

Ortada bir serbestlik vardı ama yasakçı anlayış değişmemişti.

Rektörler, “kafama göre yönetirim, yasaya göre değil” tafrası içindeydi.

İşte o zamanlar yazdığım “Savcılar Nerede?” başlıklı yazıma “mal bulmuş mağribi gibi” sarılan savcı, aynı savcıydı…

Tesadüf değildi bu…

Yıllarca beni beklemişti…

Gözlemişti, her yazımı didik didik etmişti.

Algımdan dolayı söylemiyorum, bunu yüzüme itiraf eden de kendisiydi…

Rektörlere hakaret davası açıldı ve ben yıllarca süren bir yargılamayla karşılaştım…

Beni ayağına “polis zoruyla” getirmek için uğraştıysa da, daha erken davranıp, kendim gittim.

Polisler, savcıdan fırça yerken de, kulağımla şahit oldum; “Ben size onu kendiniz getirin dedim. Siz ne biçim görev yapıyorsunuz, hadi çıkın, çıkın

Uzun bir yargılamadan sonra yazımın “eleştiri sınırları” içinde değerlendirilmesine karar verildi ve ben bu davadan beraat ettim.

Kaderin garip cilvesi, aynı savcı daha sonra başka bir kentte “hakaret” suçuyla yargılandı ve mahkûm oldu…

***

Şimdi siz, yargıyı ne kadar tarafsız yaparsanız yapın, muhalefetten ve özellikle iktidardan yana “bağımsız” hale getirirseniz getirin, dört yıl boyunca beni takip eden ve dört yıl boyunca her yazımı didik didik edip, “işte sonunda buldum, elime düştün” diyen bir savcı, nasıl olur da tarafsız kalabilir…

Ve bunu, bütün cesaretiyle yüzüme karşı söyleyerek…

Her Adli Yıl açılışında, her Yargıtay veya Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde “yargıçlar memleketi” haline dönmemizi arzulayanların kılıçlarını bilediği, kalemlerini keskinleştirdiği, dillerini sivrilttiği bir zamanda, siyasileri topa tutmaları, kendilerinin “bağımsız düşünce yapısında” olduklarını göstermez.

Elbette yargının tonla sorunu var ve bu sorunlar konuşulmalı, çözüm üretilmeli ve adaleti, hiçbir kişi, kurum veya örgütün kıskacına bırakmamalıdır.

Ancak, bunu yaparken, hiçbir özgürlük talebinin arkasında durmayan barolar birliği başkanları gibi, “öç alma” veya “siyasilere had bildirme” günü haline de döndürmemelidir.

Yargı, siyasetten uzak olamaz…

Yasama görevi yürüten mecliste görev alanlar, siyasi olduğuna göre, yargı, yasal düzenlemelerin aksayan yönlerini ortaya koyar ve daha iyisi, hep daha iyisi çıksın diye uğraşır.

Meclisi tanımıyor, kurumları hiçe sayıyor, siyasileri küçümsüyor tarzdaki bu açılış veya yıldönümleri, yargının asıl sorununu gündeme getiriyor; bağımsız olmayan/olamayan yargı mensupları…

Bunu Ergenekon davasında da, 17 Aralık operasyonunda da, Paralel operasyonlarda da gördük.

Daha öncesinde “bizden olan yargıç” ayarlayanların kanlı canlı konuşmalarını dinledik.

Baklava çaldığı için onlarca yıl ceza verilen bir garibana karşılık, cebi şiş, banka hesapları kabarık olanların çaldıklarının “takipsizliğine” tanıklık ettik.

Göreve başladığından emekli olana dek, adil yargı için canını dişine takan yargı mensupları da, bu hengâmede haksız yere eleştiri konusu edildi.

Oysa, yargı bağımsızlığı kadar, yargı mensuplarının bağımsızlığı için birkaç kelam edilseydi, bütün bunlar zamanla azalabilirdi.

Ama her adli yıl açılışında ve her yıldönümlerinde, “bağımlı” durarak, bağımsızlık nutukları atanlar eksilmedi.

Yargının bağımsızlığı ve adil yargılanmayla ilgili her söylenenin altına imza atarım ama bunu, bağımsız yargı mensubu söylediğinde önemserim, değilse güler geçerim.

Hep gülüp geçtiğimiz gibi…

 

Tweetimden seçmeler

Özgürlük, birilerinin elinde olduğu müddetçe hiç kimse özgür olduğunu söyleyemez.