Evet, yazık oldu…
Ya da böylece bir hayal daha bitti, bir umut daha tükendi desek yeridir…
Mevzu Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü.
Hani şu Adıyaman’a yapılan, açıldı açılacak derken birden uçup kaybolan, daha sonra da sesi Şanlıurfa’dan gelen yatırım vardı ya, işte o…
Enstitünün Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile Şanlıurfa’ya verildiğini öğrendik…
Bu konu ile birçok yazı yazdım, paylaşımlar yapıp görüşmelerde bulunduk. Duyarlı az sayıdaki arkadaşlardan da yazan, görüşen, sorgulayanlar oldu. Adıyaman’a gerçekten çok ama çok faydası olacaktı.
Olmadı.
Sesimizi, sözümüzü duyuramadık işte…
Duymadılar…
Belki de umursamadılar…
Hatta belki de kasıtlı yaptılar…
Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü Bakanlık oluru ile Şanlıurfa’ya verilmişti. Bunu Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürünün sosyal paylaşımında öğreniyoruz.Korktuğumuz olmuş ve Adıyaman kaybetmişti, yazık oldu.
Yaklaşık bir yıl önce konu ile ilgili yazdığım yazılardan birinde şu cümleyi özellikle kurmuştum:
“Bu arada yakın bir zamanda komşu illerimizden birinde açıldığını duyarsanız şaşırmayın, komşuya bizim hediyemizdir.”
Ne diyelim, komşumuza hayırlı olsun…
Çok şey yazmak gerekiyor ama… Ne fayda…
Bir ses “kimler sebep oldu bildiğin isimleri yaz” diyor ama bir diğer ses “boş ver faydası olmaz” diyor.
Gerçekten de olmaz. Birçok şeyde olduğu gibi yine yanlarına kâr kalacaktır. Emin olun içlerinde en ufak bir pişmanlık duymadıkları gibi sevinmiş, rahatlamışlardır. Süreci takip edenler zaten bunların bir kısmını biliyordur. Belki ileride…
Şimdilik şu kadarını bilin, ismi geçenlerden biri de ilimizde önceki dönemlerde Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış bir kişiymiş. Tamam, onu anladık diyelim, elin yabancısı, Adıyaman umurunda olmaz. Ama ya onun saz arkadaşları? Yani içimizdeki İrlandalılar?..
Basit ve şahsi hesaplar, çıkarlar, çekişmeler, meseleler, hasutluk, ayak oyunları peşinde koşup, sevmedikleri ve istemedikleri kişilerin dediği olmasın da isterse memleket yansın derdinde olanlar… Kör, sağır, basiret ve ferasetten yoksunlar…
Neyse boş verin…
Ne diyordu KâhtalıMıçı, 1 Aralık adlı şiirde;
Zurnacı çal, davulcu vur gardaş... Çalgurban çal, dik hava olsun...
Bir yandan da kınalar yakılsın...
“Memleket sevdalılarının” çok olduğu memlekette bu haberden sonra yeri göğü inletirler sanıyorduk ama sinek vızıltısı kadar bile ses çıkmadı… Bu bile “neden böyle oldu?” sorusuna cevaptır bence.
Bir avuç insandık, gücümüzün yettiğince, dilimizin döndüğünce çabalamıştık. Memleketimizin faydasına olduğuna inanmıştık, hatta emindik… Olmadı işte!
Oldurmadılar…
İçim acıyor, gücüme gidiyor…
Vicdanım rahat ama gönlüm razı değil işte…
Sahi Niğde hangi taraftaydı?