Yine yeni bir gün!

Her zaman ki gibi yeni bir hafta!

Yine süregelen ve gidecek olan yeni bir ay!

Malumunuz bazı cadde, mahalle, sokak evleri vardır...

Önünden geçip giderken, hep perde arkasında ya da önünde, belki de kapının eşiğinde birileri vardır ya!

Kadın ya da erkek fark etmez, ama vardır birileri,  ama vardır bekleyenler...

Kim bilir kafasından neler neler geçiyordur, şu fani dünyada yaşadığı güzellikler ya da sıkıntıları vardır.

Hele de yaşı kemâle erenlerden ise, bu kişiler kim bilir nelere, nerelerden, nasıl geçip gitmektedirler.

Bakarlarken gelip geçenlere, belki de bakıyorlardır;  ama aslın da görmüyorlardır, kim bilir!..

Belki de bir yerlere çıkıp gitmek gelmez içlerinden.

Kırda, bir dağ başında, bir su kenarında, bir çimende oturup huzura ermeyi, rahatlamayı bilmezler ya da bilemezler.

Belki de yapmak istemezler.

Sadece ve yalnızca cam arkasından ya da kapı eşiğinden yıllarca sokağa bakmayı seçerler, gelip geçenleri seyretmeyi severler...

Neden, niçin, sebebi nedir, bilen var mı acaba?

Soran var mı?

Sorup da olumlu, olumsuz bir cevap alan var mıdır acaba?

Ne sabırdır onların bu duruşu...

Eğer bir insanın,  eğer yıllarca ayakları tutuyor, düşünüyor velhasıl yaşıyorsa, yaşadığını düşünüyorsa, nasıl bir saksı gibi durur cam kenarında, hep aynı sokağa bakarak, hemen hemen hep aynı insanları seyrederek...

 Ürkütücü ve sıkıcı, bıkkınlık verici gelmez mi acaba?

Kanımca sıkıcı gelir ve sıkıntı verir bana...

O baktığı yer neyse, her nereye bakıyorsa, isterse görünüşü dünyanın en güzel görüntüsü de olsa ürkütücü ve zor olsa gerek...

Hep aynı sokak...

Aynı görüntü...

Günün değişik saatlerinde, belki değişik ışıklarda görüntüsü değişse bile...

Sabah ezanında camiye koşanların, okul zilinde okula geç kalan çocukların, işine geç kalan kızın veya gencin yarı kurumamış saçlarla ya da yıkanmamış yüzüyle, koştura koştura yürümesi midir görüntüyü farklı, önemli kılan acaba?

Ne dersiniz?

Seçtikleri şey çok zor olsa gerek...

Ne sabırdır onların bu duruşu...

İşte bu hayat koşturmacası ve hengâmesi içinde en güzeli, cam arkasından ve kapı eşiğinden kurtulup, dışarı atmak değil midir kendimizi.

Dışarıdaki güzelliklerin ve özelliklerinin farkına varıp, onlardan azami derecede faydalanmak gerekmez mi?

Hele de tam bu günlerde, Mayıs ayının o güneşli havalarında…

Bize bahşedilen o sonsuz nimetlerden, gücümüz nispetinde sahiplik etmek, nemalanmak gerekmez mi?

Hayatı anlamlı kılan, bu değerlerden faydalanılması dileklerimle…

 

Şimdi ey insan!

 

Gün, hafta ile ay, ömürden gitti.

Göz açıp kapattım, hemencik bitti.

Nice padişahlar, terk edip gitti.

Hazır mısın insan, ömür de bitti.

 

         Kerim BAYDAK

         [email protected]