Günümüzde, her konuda konuşmak, sanki zaruretmiş gibi bir hal aldı.

Herkes, her yerde, her konuda fikir beyan ediyor.

Elbette fikrini, düşüncesini beyan edecek, ancak olur olmaz, bilmediği her konuda da konuşmak doğru değil.

Çünkü kişi yerinde ve zamanında, konuşma üslubuyla, kendi kişiliğini, seviyesini ve seciyesini ortaya koymaktadır.

Yeri geldiğinde, konuşmanın ve susmanın zamanını bilmek ve iyi ayarlamak gerekir.

Bu büyük meziyete sahip olmak, insanı kıymetlendirir, sahip olamamak da insanı yerin dibine batırır.

Tabi bilene ve uygulayana!

***

İnsanın hayatı boyunca, çok güldüğü, sevindiği ve çok ağladığı, üzüldüğü zamanları olmuştur.

Çok gülmenin sonunda, mutsuz bir haber; çok üzülmenin sonunda da mutlu bir haber alacağımıza inanmış ve şartlandırmışız kendimizi.

Kendimizce anlamlar yüklemişiz, gelişen ve değişen olaylara.

Aslında neyin sonucunda, ne olduğunu anlamak gayet basit!

Birazcık tefekkür, yeter da artar bile.

Ne ektiysen, onu biçersen,

Ne aldıysan, onu verirsin,

Ne verdiysen, onun karşılığını alırsın.

İyi veya kötü fak etmez.

***

Dünya var olduğundan bu yana, dünya içinde dünya olan, sayısız insan var olmuştur.

Hepsinin yerine getirmekle mükellef olduğu görevleri vardır.

Herkes kendisine bahşedilen kaderi yaşar.

Kimsenin “kaderimi kendim seçerim!” gibi bir lüksü yoktur.

Yaşayış biçimini kendisi seçmeye çalışsa da, yer, zaman ve mekâna bağlı olan, bunu etkileyen sayısız maddi ve manevi etken vardır.

İnsanlara çok belirsiz, karmaşık ve bilinmez gibi gelse de, aslında Yüce yaratıcının yarattığı denge ve düzen içerisinde şekillenen, ilahi bir nizam vardır.

İnsan, mevcut hal içerisinde, olaylara ve olanlara takılmadan, bir takım dünyevi tuzaklara yakalanmadan, uhrevi bir yaşamın arifesinde olduğunu kabul etmelidir.

İnsan, dünyada ki mevcut olanı olduğu kabul ederek, her insanın mizacının ve kişiliğinin kendine özel olduğunu kabul ederek, mutlu, mesut ve bahtiyar olmaya çalışmalıdır.

Kerim BAYDAK

[email protected]