Tarih boyunca İslam dünyası ve Müslümanlar üzerinde çeşitli oyunlar oynanmıştır. Kimi zaman başarılı olmuş gibi görünseler de, ilerleyen zamanlarda Allah Teâlâ’ya ve Peygamber Efendimize olan o derin sevgi sayesinde hep hüsrana uğramışlardır.
İslam dünyasının dışında olanlar, Müslümanlara hezimete uğratmak, onları dininden soğutmak ve inançlarını dikta ettirmek için, çeşitli misyoner faaliyetlerine girişmişlerdir.
Kimi zaman dindar olan sözde Müslümanlar yetiştirip, Müslümanların arasına yerleştirmişler, kimi zaman da halkı Müslüman olan birçok İslam ülkesinde kendilerine yakın, direktiflerini uygulayan, yandaş, duygudaş yönetimler işbaşına getirerek halkı ve dolayısıyla Müslümanları sindirmeye çalışmışlardır.
Cenab-ı Allah’ın takdiriyle, her zaman planları işlememiş, tuzakları boyunlarına dolanmış, kendi çirkeflikleri içerisinde boğazına kadar batmışlardır.
Hakiki bir Müslümanın hiçbir zaman kandırılamayacağını, dinîni ve inancının sekteye uğratılamayacağını bilen ve anlayan misyonerler; yaptıklarının da halk tarafından destek görmediğini gözlemleyen yayılmacı politika safsatasıyla faaliyet gösterenler, kulvar değiştirerek halkın cahil, barbar olmasını, birlik ve beraberliklerini bozma hesapları yapmışlardır. Bu anlamda kendilerince bir sektör haline getirdikleri geleceği şekillendiren toplum mühendisleriyle farklı arayışlar içerisine girmişlerdir.
İşte bu anlamda, tarihte “Müslümanları nasıl böleriz, nasıl yıkarız, nasıl yok ederiz?” gibisinden çeşitli kararlar almışlardır.
Şimdi bu alınan kararlardan birkaç tanesini sizinle paylaşmak ve yorumlarınıza arz etmek istiyorum.
* Ünlü misyoner Zwemer: “Hıristiyan hükümetlerin sizden İslam ülkelerinde yerine getirmenizi istediği asıl görev, Müslüman ülkelerdeki nesillerin dinini öğrenmesine mani olmak, onları dinlerinden soğutmaktır. Ve sizler bu çalışmalarınızla İslam ülkelerindeki emperyalist hareketin öncüleri olacaksınız. Böylece Müslüman halkların genç kuşakları emperyalizmin onlara sunduğu fikirleri benimseyeceklerdir. Bu süreçte kuşaklar, ciddi konulara hiç ilgi göstermeyen, ancak amaçsız ve kendi çıkarlarını gözeten ve isteklerine kavuşmak için her şeyi yapmaya hazır hale gelecektir.”
*Louis Massignon:“Müslümanların her şeyini bozduk ve yok ettik. Dinleri, inançları, ahlâkları, dine bağlılıkları ve insani duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet’i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’anı-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyor. 14 asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini, tartışır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkânı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız.”
*Müslüman görünümlü Misyoner Lavrens’in yaptıkları,
*Yine Papa’nın, “Hıristiyanlık tehlikede, Müslümanları Hıristiyanlaştıramazsanız, hiç olmazsa dinsizleştirin,” demişledir. Daha niceleri var.
A’dan Z’ye her şeyimize müdahale eder oldular.
Misyonerlerin ve İslam dünyası düşmanlarının, İslam coğrafyasında Müslümanlara uyguladıkları kıyım, zulüm ve katliamların sebebini anladınız mı?
İslam’a yapılan kin, nefret, küçük düşürme, saldırıların sebebi budur.
Bu yüzden, özellikle kendilerini seçilmiş millet olarak gören Yahudilerin (Arz-ı Mev’ud safsatasıyla İsrail) İslam’a olan kini, nefreti bu olsa gerek. Anlayışlarına göre, “ en iyi Müslüman ölü Müslümandır!” düşüncesi de bunu ortaya koymaktadır.
Ancak, unuttukları, hesap edemedikleri bir nokta var. Müslümanların Allah’a ve Peygambere olan inançları ve sevgileri yok edilmedikçe hep hüsrana uğrayacaklar.
Müslümanın canı gitse, bedeni yakılsa, aç ve susuz kalsa da, yüreklerindeki iman asla yok edilemez. Hesap edemedikleri Allah, Peygamber sevgimiz var. Bu da onları korkutan en büyük sebeptir.
Kerim BAYDAK