Etrafıma baktığımda, pek de halinden memnun olanı göremiyorum.Herkes bir şekilde yaşamından, yaşadıklarından şikayetçidir.Herkes mutsuz ve huzursuz.
Kimi yaşadığı dengesiz, tutarsız, rahatsız, hastalıklı olan ömründen şikayetçi. Sanki dünyada bir kendisi hasta olmuştur. Sanki tüm dertler hep kendini bulmuştur, hep kendine verilmiştir..
Kimi hanımından, çocuklarından şikayetçidir. Söylediklerinin kaile alınmadığını, kendisinin aile reisliğinin yetersizliğinden şikayetçidir.
Kimi maddiyat sıkıntısından, ailesine yeteri kadar bakamadığını, bu nedenle psikolojik rahatsızlık ve huzursuzluk içinde olduğundan şikayetçidir.
Kimi elindeki paranın fazlalığından şikayetçidir. Mevcut parasını sürekli arttırmanın derdine düşmüştür. Hesabını, kitabını yapmanın çaba ve gayreti, aynı zamanda sıkıntı ve stresi içerisindedir.
Kimi akrabalarından şikayetçidir. Onlarla sürekli bir husumet içerisinde dargın ve ilişkisiz yaşamaktadır. En ufak bir kıvılcımda, yangınlar çıkaracak kadar tutuşmaya hazırdır. Her an patlamaya hazır bir volkan gibidir.
Kimi arkadaşlarından, dostlarından, çevresindeki herşeyden şikayetçidir. Söylenen herşeyin, her sözü kalp kıracak şekilde yanlış anlamaktadır. Telâfisi güç olacak hatalar silsilesine bir yenisini eklemeye çalışmaya âdeta çaba ve gayret göstermektedir.
Kimi işinden, amirinden, patronundan şikayetçi. Gerekli değeri ve kıymeti göremediğinden, yükselemediğinden şikayetçi.
Hasılı kimi konuştursanız, birşeylerden rahatsız ve bu vesileyle huzursuz olduğunu haykıracaktır. Gittikçe içine kapanan bir toplum olup çıkıyoruz. Başkalarıyla sırlarını paylaşacak bir ortam ve kişiler bulamayan fertler, gittikçe günümüzün başbelası olan depresyon ve strese yenik düşmektedir.
Bu ruhiyet-i hal içerisinde, elinde/avucunda ne varsa, rahat ve huzurlu olmak uğruna psikolojik danışmanlar ya da doktorlara harcamaktadır. Aldığı ilaçlarla, bir tarafı iyi etmeye çalışırken, diğer taraftan uyumakta olan başka hastalık mikrobunu tetikliyerek uyandırmaktadır.
Yapılan ve karşılaşılan her şeyden bunaldık.Her tarafta, kavga, gürültü, gasp, tecavüz...
Televizyon da, gazeteler de, hasılı her yerde ve her şeyde aynı manzara. Değişen bir şey yok. Bunların yanında olumlu, güzel şeyler var, ama çok sönük kalıyor. Belki de felâket tellallığı yapıyoruz. Belki de bunları yapmak için, olağanüstü bir çaba ve gayret gösteriliyor ve yönlendiriliyoruz.
Acaba herkes neden mutsuz, hep huzursuz?
Hep sinirli ve kaba?
Neden kimi konuşturacak olursanız, hemen memnun olmadığı ve şikayetçi olduğu konuları dile getiriyor?
Hiç düşündünüz mü?
Neler oluyor?
Hasta mıyız?
Neden değişiyoruz?
Hiç gülmeyecek miyiz?
Mutlu olmak ve gülmek için, hiçbir sebebimiz olmayacak mı?
Çaresi yok mu acaba?
Elbette vardır. Karamsarlığa düşmemek, mutlu olmak için, aslında o kadar çok sebebimiz var ki, nedense bunları hep görmezlikten geliyoruz.
Uyandığımızda, gözlerimiz doğan güneşin aydınlattığı renkleri görüyorsam, ayaklarımı, ellerimi sağlam görmüşsem, mutlu olmam/olmamız gerekmez mi?
Bütük sahtekarlığına, pisliklerine, çiğliklerine, zorluklarına ve fenalıklarına rağmeni şu hayatta, herşeye rağmen, nefes alıp vermek güzel değil mi?
Kuşları, otları görmek, rüzgarı, havayı hissetmek, gülen yüzleri, sevdiklerimizin o tebessümlerini görmek, mutlu olmamıza yetmez mi?
Şöyle bir düşünün bakalım, etrafınızdaki olan bitenin farkında olmak, güzellikleri görmek, nimetleri tatmak, dokunmak, yürümek, duymak,... gibi bir çok neden mutlu ve huzurlu olmak için yetmez mi?
O halde, neden mutsuz olalım, neden şikayetçi olalım?
Elinizdekilerin kıymetini bilerek, her anı mutlu olmak için kullanalım.
Kıymetini ve değerini bilelim.
Şikayetçi olmak da neyin nesiymiş dostlar!
Yaşadığınız her anın kıymetini bilin.
Çünkü; yaşam güzel, yaşamak güzel.
Kerim BAYDAK