“Gümüldür mandalina
Çekirdekli olur ama”
Otobüs bekliyorum durakta. Sıkıldım. Olumlamaya odaklanmak istedim ve karşımdaki mandalina bahçeleri, bu iş için uygun geldi. Ortaya yukarıdaki iki dize çıktı. Belki gerisi gelir diye bekleteyim dedim. Olmadı.
Bu yazıma giriş oldu. Hiç yoktan iyidir. Gümüldür’ de kamptayım. Malum tatil ve millet çoluk çocuk deniz kenarında. Bende ise hiçbiri yok. Tek başına.
Bir sürü büyükanneler görüyorum torunlarıyla. Geçenlerde, sahilde Kazakistanlı bir büyükanne ve torununu gördüm. Kadın kendini zor taşıyor, ama kilolu torununu da ona emanet etmişler. Takdir ettim bir yanımla doğrusu; yaşlı diye bir kenara atılmamış. Kadında da zaten kendine güven tam. Canlı renklerle donanmış bikinisinin içinde, gayet dikkatli ve temkinli hareketlerle torununa gereken hizmeti verdi. Az şey mi yaşadıkları? Ne güzel!
Yolculuğum devam etti. Bu sefer de İZBAN’ ı beklerken sıkıldım. Yine kendimden çıkmak için çaba sarf ederken; benim yaşlarımda bir kadının saçlarına takıldı gözlerim. Yandan tek belik yaptığı, beline kadar uzanan saçlarına…
Yanına gittim. Saçlarının sırrını sordum. Öncelikle kalıtsal dedi. Tıpkı gözlerim( mavi mavi, güzel gözleri vardı)gibi. Sonra ekledi; hayatımda iki kere kuaföre gittim. Biri düğünümde, diğeri ise oğullarımın sünnetinde.
Ben özendiğimi söyleyip tam yanından ayrılırken, dedi ki;
“Sen de torunlarından görürsün artık.”
Olduğum yere mıhlanıp kaldım. Sonra geri döndüm, usulca dedim ki;
“ Benim bir tek oğlum vardı. O da öldü.