Tüketim toplumu olduk.
Harcamalarımızın haddi, hesabı yok.
Olsa da harcama yapıyoruz, olmasa da…
Kredi kartlarının ve AVM kartlarının canı olsun.
Tüketim çılgınlığının yanısıra kültür erozyonu…
Her yılbaşlarında, özel günler ve haftalarda,
Çılgınlıklar, hesapsız kitapsız harcamalar…
Üzülmemek ve şikâyetçi olmamak mümkün değil!
“Hem ağlarım, hem giderim,” gelin giden kızlar misali.
İşimiz zor yani!
*
Benim üzüldüğüm, kızdığım taraf…
Özümüzden uzaklaşmaktır,
Değerlerimizden vaz geçmek, hiçe saymaktır.
Farklı dinlere, dünyalara ait, semboller,
Farklı topluma ait kültürler,
Hayatımızı alt üst eden belli-belirsiz unsurlar,
Her konuda tüketim kültürünü ayyuka çıkarmış durumda.
Çılgınlık derecesinde harcamalar, insanı endişeye sevk ediyor.
Geleceğimiz, yarınlarımız, çocuklarımız üzerinde oynanan oyunlar,
Kimlik ve kültür erozyonu yaşıyor toplumumuz.
Zamandan, değerlerimizden ödün vermeler…
Öz benliğinden uzaklaştıran insanımız, helâl yoldan kazanmak varken;
Emek harcamadan, alın teri dökmeden, zengin olmak arzusuyla kamçılanıyor.
“Vur patlasın, çal oynasın!” teranesiyle, sabahlayan çılgınlıklar, eğlenceler.
Bu kültür erozyonu ve tüketim çılgınlığı değil de nedir, söyler misiniz?
*
Günümüzün baş belâsı olan bazı şans ve talih oyunları var ki sormayın!
Çalışmadan, yorulmadan…
Alın teri dökmeden, göz nuru dökmeden gelecek zenginlik, olmaz olsun.
Görüyoruz işte,
Kumar oynayıp kazananlar ya da kazandığını düşünenler,
Milli piyango talihlileri, sayısal loto, toto, şans topu, on numara…
Şans oyunları müptelası olup, zengin olanların sonunu…
Anlamsız ve gayretsiz zenginleşmelerin peşinde koşanlar…
Artık teferruatlı bir muhasebe yapmanın zamanı gelmedi mi?
Geride bırakılan ömrün, özeleştirisini yapma zamanı gelmedi mi?
“Hızlı yaşa, genç öl!” felsefesine bir nokta koyma zamanı gelmedi mi?
Kültür yozlaşmasına, tüketim çılgınlığına, artık bir son verelim.
Sahip olduklarımızla ilgili olarak, yaratana şükür vaktidir.
Yüce yaratana karşı, kulluğunun şuurunda olma vaktidir.
Artık kendinize gelin, uyanın, kurtulun bu debdebeden…
*
Etrafınıza şöyle bir dönüp de bakın,
Ateş çemberi içerisinde dönüp dolaşıyorsunuz,
İki ateş arasında kalmışsınız, dikkat etmediniz mi?
Denizden geçiyor, ancak derede takılıp kalmışsınız.
Artık kendi özünüze dönün, artık aynaya bakın, kendinizi bir görün.
Zaman, yan gelip yatma zamanı değildir.
Zaman, boşa geçirme zamanı değildir.
Hele başkalarına benzeyerek, çılgınlıklar yapma zamanı hiç değildir.
Dünyanın acımasız yüzü, bizleri esir almış, görmüyor musunuz?
Biz, Müslümanız değil mi?
Biz, imtihandayız değil mi?
Her an ölme ihtimalimiz var değil mi?
O halde, imtihanınızı en güzel şekilde vermenin çaba ve gayreti içinde olunuz.
Yoksa bu tutarsızlık ve istikrarsızlık, sizleri yer, bitirir.
Kerim BAYDAK