1789 Fransız İhtilali ile birlikte Osmanlı Entelüektelleri bu ihtilalden fikirsel anlamda etkilenmişlerdir. Bilhassa Fransa’da tahsil gören ve kendilerine sonradan “aydınlar” tabiri yakıştırılan bu zevat, ihtilali hazırlayan sebepler arasında gösterilen Kilisenin hegemonyasını baz alarak İslam Dinine karşı bir duruş sergilemeye başladılar.  1917 yılında Bolşevik ihtilalinin ve Marksizm’in de etkisiyle bu karşı oluşu düşmanlığa çevirdiler. Hıristiyanlığın köhnemiş Ortaçağ zihniyeti ile İslam’ın evrenselliğini ve çağlar üstü sistemini bir tuttular. İslam’ı, terakkinin (ilerlemenin, yükselmenin) önünde en büyük engel olarak gördüler/gösterdiler.[1] Böylece bu kişiler tek yönlü bir bakış açısıyla dini tahlil etmişlerdir. İslam’ı taassup olarak telakki eden bu zevat dini yanlış anlamış veya öyle anlamakta ısrar ederek kendileri bir taassuba sürüklenmişlerdir.[2]

Demokrasilerde hükümetler güçlerini halktan alırlar. Bir hükümetin arkasın­da ne kadar halk desteği varsa, o hükü­met o kadar güçlü olur. İcraatlarını halktan aldığı destekle yürütür. Halkın desteği azal­dıkça, hükümetlerin icraatlarındaki isabet ve kararlılık da azalır. Halk desteğini çekince hü­kümet gider, yerine halkın tasvip ettiği başka bir hükümet gelir. Esas olan budur.

Türkiye'de, şimdiye kadar kurulan hükümetlerin arkasında halkın desteği ne kadar olursa olsun hiçbirinin iktidar olmaya gücü yetmemiştir. Kuruluşundan günümüze kadar Birçok hükümet var olmuş, ancak bu hükümetle­rin büyük bir çoğunluğu iktidara sahip olama­mıştır. Hükümetler iktidarların emrinde ya da güdümünde icraat gösterebilmişlerdir. Bu güdümü kabul etmeyen ve içlerine sindireme­yenler ayakta duramamış, egemen güçler tara­fından silahlı ya da silahsız olarak darbe veya muhtıralarla alaşağı edilmiş, yerine daha gü­dümlü hükümetler getirilerek, demokrasi (!) kurtarılmıştır.

Hal­kın sandıktan çıkan iradesi, çeşitli vesile ve şe­killerle satılmış veya devredilmiştir. Yani hal­kın tercihi, yine hükümet ve iktidar olamamıştır. Çünkü halkın tercihi bazı kartelciler, büyük sermaye patronları, sendika ağaları­ ve devlet sırtından geçinen başka güçler­den yana değildir ve hiçbir zaman da olma­mıştır. Bu nedenle de halk, hükümet ve ikti­dar olamamaktadır.[3]

DEVAM EDECEK


[1] “İslam imiş devlete pabendi terakki

Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı.” Ziya Paşa

(Devletin ilerlemesinin önündeki en büyük engel İslam imiş(!) Önceden böyle bir şey yoktu. Bu söylem yeni çıktı.)

[2] Albayrak, Sadık: Türkiye’de Din kavgası, 2. Baskı ist. 1973

[3] Ebubekir Aytekin 7 Eylül 1997 Akit Gazetesindeki köşe yazısı