Maalasef her şehirde yaşayan şehirli olmuyor.

Şehirde yaşamanın birtakım kuralları vardır. Bu kurallar yerine getirilirken, bazı “Adâb-ı muaşeret” gereklerini yerine getirmek gerekir. Çünkü toplu halde yaşanacaksa, illa da şehirde yaşayan kişiler uyum aşamasında birtakım taahhütleri yerine getirmeleri gerekmektedir.

Şehirde yaşamının en belirgin özelliklerinden birisi, temizlik şartıdır.

İnsanların yaşadıkları yerin temiz olmasında, azami titiz olmaları gerektirmektedir.

“Temizlik imandandır.”

“Arslan yattığı yerden belli olur.”

“Temizlik bir toplumun aynasıdır.”

“Herkes evinin önünü süpürürse bütün mahalla tertemiz olur.”

Temizlik vazgeçilmez, vazgeçilemez bir “Adâb-ı muaşeret” kurallarındandır.

Belki şehrin temiz olmasında, amme görevini belediyeler yerine getirmektedir, ama yaşayanların da bu konuda gerekli temizlik hassasiyetini göstermeliler.

Gezdiğimiz çoğu sokaklarda, özellikle kenar mahallelerde otumakta olanların, bu temizlik mefhumunu pek kaale almadıklarını görmekteyiz.

“Çağ Açan Hükümdar, Fatih Sultan Mehmet’ kitabının müellifi, Ermeni yazar Levon Panos Dağbayan, şehrin temizliğiyle ilgili bir anektotla başbaşa bırakayım.

“...Şehri güzel bir şekle getirmek için ne yapılması lazımsa hepsini yapmıştır. En basitinden mesela bugün affedersiniz yolların pisliğinden, şundan bundan dem vuruyoruz rahatsızlık duyuyoruz. Ta o tarihlerden vasiyetname yazdırmış. Vasiyetnamesinde diyor ki; iki kişiyi görevlendireceksiniz. Bunlar maaş karşılığı ellerinde büyük bir kap kabın içinde kireç ve kömür tozu külü sabah öğle akşam muhtelif saatlerde şehri dolaşacaklar. Her sokak da tükürük, hayvan pisliği şu ve ya bu her türlü pisliği örtüp gidecekler diyor. Arkadan gelen ise o pislikleri toplayacak, diyor.

Bu en basiti ama bu bile doğru düzgün işlenmiş değildir. Çok enteresandır, zannedersem 1955 1957’ lere kadar bu böyle devam etmiştir. Nasıl oluyordu? Aileler yapıyordu bunları. Ben gözümle gördüm. Mesela bir sokağa giriyorsunuz. O sokakta bulunan evlerin hanımları çöpü kapıya getirdiği zaman teneke içinde kapıya bırakıyor, süpürgeyle kapısını süpürüyor yolun ortasına getiriyor. Süpüre süpüre yolun ortasında küme şeklinde bırakıyor karşıki evden de kadın aynı şekilde yolun ortasına getiriyor. Çöpçü geliyordu, hepsini toparlayıp alıp gidiyordu. Bu çalışmayı bir vatandaş olarak benimseyip şehirde hizmet vermeyi gözlerimle gördüm ama bu Fatih’in idaresinden kalma bir temizlik anlayışıdır...”

İşte bizim de temizlik anlayışımız bu olmalıdır. Çöplerimizi belediyenin bize direktifleri doğrultusunda hareket ederek, çöpleri bir araya getirerek, kaldırılması hususunda, çalışanlara yardımcı olmalıyız.

Ancak bu şekilde temiz, tertemiz bir şehre sahip olur ve şehirleşmenin gereklerinden, müşterek sorumluluklarından birini yerine getirmiş oluruz.

Temizlik insanın, özünde vardır.

Pislik milletleri, yakan bir hardır.

Toplumun aynası, temiz bir yerdir.

Özlenen haslettir, uyan ey insan!

Kerim BAYDAK

[email protected]