Çevremizde bilerek veya bilmeyerek, gözümüzü kırpmadan, acımasızca ve şuursuzca eleştirdiğimiz, harcadığımız, kötülediğimiz ve ötekileştirdiğimiz sayısız insan vardır.
Önünü, arkasını hesaplayamadığımız, sayısız söylemlerle, cürmümüze bakmadan, sürekli başkalarıyla uğraşmak en iyi yaptığımız iş haline gelmiş.
Kimseyi beğenmeyiz, ama aslında kendimizde hiçbir işe yaramayız.
Başkasını beğenmezken, bizi beğenmeyenleri de tahammül etmeyiz.
Bir türlü aynaya bakıp, kim olduğumuza, ne/nelere sahip olduğumuza hiç dikkat etmeyiz.
***
Hiçbir insan, anasından kötü doğmaz.
Onu kötü yapan, dünyada mevcutlardır.
Onu kötü yapan, çok çeşitli faktörler vardır.
Eskiler, “kırk defa birine sen şöylesin böylesin derseniz, o gerçekten ya kötü, olur ya da kendini öyle hisseder” derler.
Bir düşünün bakalım, hangimiz birilerine;
“ Sen kötüsün, cahilsin…”
“Sen yalancısın, sahtekârsın …”
“Sen manyaksın, psikopatsın, üçkâğıtçısın…”
“Sen nankörsün…”
Daha neler, neler demiyoruz ki.
Bir insan şekillenmesinde, bizim de suçumuz yok değil yani.
İğneyi önce kendimize batırmalıyız.
***
Gün var, günün içinde,
An var, anın içinde…
Ahenk içinde, türlü türlü biçimde!
***
İnsan başak misali, başı bazen göklerde, bazen yerlerdedir.
Tüm marifet, başağın boş ya da dolu olduğuyla alakalıdır.
***
İnsanların namus, şeref ve haysiyetleri, o kadar da önem arz etmiyor anlaşılan.
Yoksa öyle uluorta herkes bunlardan bahseder mi?
Ya insanlara bir haller oldu ya da mevcut değerlere…
İnsan, anlamakta zorlanıyor
Kerim BAYDAK