Kemalist darbeler içerisinde en önemli olanı, hedefleri ve sonuçları bakımından en tesirli olanı şüphe yok ki 28 Şubat 1997 darbesidir. Darbeyi yapan ve Hükümete muhtıra verenlerce dillendirilen “28 Şubat bin yıl sürecektir” sözü bu darbenin etkisi ve hedefleri bakımından önemli bir ifadedir. 

O güne kadar Anayasa Mahkemesince “İrticanın odağı” olduğu gerekçesiyle iki defa partisi kapatılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın genel başkanı olduğu Refah Partisi 1994 mahalli seçimlerinde aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu belediye başkanlıklarını, 1995 seçimlerinde de %21 oranındaki oyla Mecliste birinci parti olup 550 milletvekilinden 158 ini alınca Tansu Çiller’in genel başkanı olduğu Doğruyol Partisi ile Refahyol hükümetini kuruldu.

Erbakan’ın başbakan olması Kemalistler için tahammül edilemez bir durumdu. Nitekim 1996’da yapılan ilk Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında Oramiral Güven Erkaya garsonu çağırarak Evladım bana rakı getir.” demişti.

Bunun ardından bilhassa basın, Barolar Birliği, Tüsiad gibi kurumlar peşpeşe açıklamalar yaparak şeriat ve irtica söylemleriyle başbakan’ı ve hükümeti hedef aldılar. Başbakan’ın D 8’i kurmak için bazı İslam Ülkelerini ziyaret etmesi üzerine ABD Büyükelçiliği bir kripto ile bu hükümetin derhal gitmesi gerektiğini ilgili yerlere bildirmişti.

Konu ile ilgili olarak dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın açıklaması şöyleydi:

Ben 28 Haziran 1996'da Başbakan oldum. Meclisten güvenoyu aldım ve Başbakan koltuğuna oturdum. İlk ziyaretime gelen ABD elçisi oldu. Bana şunu söyledi;

"Biz biliyoruz ki sizin davanız İslam'dır. Başbakan oldunuz. Bu bizim hoşumuza gitmedi ama beraber çalışmaya mecburuz. Ben size geldim ve diyorum ki sizinle beraber çalışabiliriz. 6 tane şartımız var. Birincisi; "İran ile ticari münasebetinizi 50 milyon doların üzerine çıkartmayacaksınız." İkincisi; "İran’a gitmeyeceksiniz." Üçüncüsü; ABD üslerine dokunmayacaksınız." Dördüncüsü; " Diğer Müslüman ülkelerle de ticaretinizi arttırmayacaksınız." Beşincisi; " Çekiç güç askeri işgal kuvvetlerimizi dışarı çıkartmayacaksınız." Altıncısı; "Irak boru hattını açmayacaksınız."

“Bizim meşhur sadrazamımız Ali Paşa'nın bir sözü vardır; "Ben mühim bir iş yapmak istediğim zaman önce Rus Elçisi ile konuşurum. Ne derse tersini yaparım." Ben de ABD elçisinin söylediklerinin hepsinin tersini yaptım. İlk ziyaretimi İran'a yaptım. İran ile ticari münasebetinizi 50 milyon doların üzerine çıkartmayacaksınız, demişlerdi, sadece doğalgaz antlaşması 2,5 Milyar dolar oldu. Ve ilan ettim ki; Türkiye ile İran arasındaki Ticari Münasebet Hacmi 10 Milyar, 20 Milyar değil, Almanya ile Fransa arasındaki ticaret ne kadar ise o kadar olur dedim.”

“15 gün sonra ABD Dış İşleri Bakanı Warren Christopher Ankara Elçisi Grossman'a (ikisi de Yahudi’dir), Ne yapın, edin askeri ihtilal yapıp Refah Partisi'ni iktidardan uzaklaştırın, diye kripto gönderdi. Bu kripto bizim elimizde bulunuyor.”

Bunun üzerine senaryolar hazırlandı. Önce “Aczmendiler” asaları, siyah sarıkları ve cübbeleriyle boy göstermeye başladı. Gazeteler boy boy bunların resimlerini yayınlayarak İrtica tehlikesine(!) dikkat çekiyordu. Derken Aczmendilerin lideri Müslüm Gündüz, Fadime Şahin adlı kadınla basıldı ve televizyonlar senaryodaki rollerini oynadılar. Sahte Şeyh Ali Kalkancı operasyona dâhil edilerek televizyonlarda konuşturuldu.

DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel Refah Partisi hakkında suç duyurusunda bulundu.

DEVAM EDECEK