Hıristiyanlık, Yahudilik ve Hinduizm gibi dinler ve modern ideolojiler, globalleşen ve giderek birbiriyle daha sıkı ilişki içerisine girmek zorunda kalan farklı ırklara mensup insanlar arasındaki beşerî ilişkileri eşit bir şekilde düzenleyen kurallar ortaya koyamamaktadır.
Irkçılık problemiyle yeniden karşı karşıya gelen Batılılar için; özellikle ırkçılık mağduru olanlar açısından, İslâm’ın sunduğu her ırka saygı duymakla birlikte manevi gelişmişliğin üstünde değer tanımayan eşitlikçi anlayış cazip bir alternatif oluşturmaktadır.
Özellikle Amerika’da yaşayan ve nesillerdir beyaz ırkçılığın kurbanı olan siyahlar için İslâm yeniden başkalarıyla eşit bir insan haline gelmenin en emin yolu olarak görünmektedir. Çünkü İslâmiyet, Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in şüpheye yer bırakmayan açık beyanları ve İslâm tarihinin şehadetiyle her türlü ırkçılığı reddetmiştir.[1]
Kurana göre Millet Kavramı
“Millet Ne Demektir” bölümünde de anlatıldığı gibi Kur’an-ı Kerim’de “millet” kelimesi “din” olarak geçmektedir. “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır”[2] ayetinde geçen “dinlerine” kelimesi Kur’an-ı Kerim’in metninde “milletlerine” مِلَّتَهُمْۜ olarak geçmektedir.
“Din” diye çevrilen millet kelimesi, “Allah’ın, peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirdiği, onları Allah’a yakınlaştıran yol; dinî ilkelerin ve kuralların bir toplum tarafından benimsenip gelenekleştirilmiş şekli” anlamına gelir.
Esasen İslam’a göre bütün insanlar iki millettir. İslam milleti ve küfür milleti…
İslam milletinde İttihad-ı İslam (İslam birliği) esastır. Küfür milleti ise kendi aralarında farklılık gösterse de İslam milletine karşı Haçlı Seferlerinde olduğu gibi hep birlik olmuşlardır ve bu birliktelikleri devam etmektedir.
Ancak bilhassa Fransız ihtilalinden sonra yayılan Milliyetçilik hareketlerinden itibaren Osmanlı aydınları, Türk Irkı yerine Türk Milleti tabirini kullanmaya başlamışlardır. Bundan sonra “Millet” kelimesi artık ırk, kavim anlamında kullanılmıştır.
Milliyetçilik, mana ve özü itibarı ile İslamiyet’in ruhuna ve gayesine taban tabana zıt bir mefkûredir. İslam, hiçbir insanı milliyet, ırk, sınıf veya ülke ayırımıyla birbirinden ayırmaz. İslami devlet yapısında rekabet yerine iş birliği ve dostça yardımlaşma esastır. Milliyetçilik ise, ayrımcılıktır. Kendine tercih hakkı tanır. Saldırganlık olmasa bile ayırımcılık söz konusu olabilmektedir.
Milliyetçilik ve ırkçılık üstün ırk iddiasına dayanır. Milliyetçilik fikri kendi soyunu, kabilesini, asabiyetini, kavmini üstün görme anlayışından kaynaklanır. Bu anlayış İslam’ın kesin olarak temelden reddettiği ve asla hoş görmediği bir husustur. Bu konuda Kur’an-ı Kerimde insanların tek bir nefisten yaratıldığına işaret edilmekte ve böylece bütün insanların köken itibarıyla eşitliğine ve birleşme noktasına vurgu yapılmaktadır.
(DEVAM EDECEK)
Not: Daha fazla bilgi için Çıra yayınlarından çıkan “TARİHTEN GÜNÜMÜZE IRKÇILIK, MİLLİYETÇİLİK VE İSLAMOFOBİ” adlı kitabımı tavsiye ederim.
[1] R. Şentürk, Kadir Canatan, a.g.e.
[2] Bakara, 2/120