Dileklerimi uygun ve içimden geldiği gibi tutuyorum. Tıpkı çocukken balonlarımın ipini sıkı sıkı tuttuğum gibi. Biraz gevşetsem mi ne? Bu kadar sıkarsam suyu çıkacak onların da. Neme lazım.
Yazılan dilekler suya atılırdı ya, onun gibi dileyelim tutsun yumuşacık, kolaylıkla.
Adım adım kedi evleri üzerinde düşünür oldum. Fakat burası caddenin ortası.Trafikten biraz uzak olsa iyi olur. Ya kokularından şikayetçi olunursa? Tamam tamam vazgeçtim. Popomu kaldırmaya üşenirken yapılacaklar listesi uzar gider. En iyisi zamana bırakıyorum.
Balonlar kadar kıymetli bir dilek yok şu sıralar hayatımda sanırım. Hiç de öyle sıkı sıkı asılasım gelmiyor hiçbir şeye. Bana “ tuttuğunu koparan” sıfatı çok kullanılırdı. Artık koparmak değil, yeşertmektir niyetim. Üstelik tek başıma değil, hep birlikte olsun inşallah.
Kedilere sabah erken mamalarını verirken, o sessizlikte komşunun bahçesindeki kayısı ağacından sarı bir yaprak düştü betona. Önce sesi duydum, sonra kendisini. Ne güzel bir andı. “Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin/ Biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim” dizeleri döküldü ağzımdan.
Sonra sosyal medyada öğrendim ki bir yaprak düşmüş dalından; “Huysuz Virjin “ ölmüş. Üzüldüm. Rahmetle anıyorum. Ben sosyal medyadan, daha doğrusu haberlerde duyduğum bir tek ölümde gözyaşı döktüm, o da Uğur Mumcu’ydu. Bunu birilerini değerli değersiz kılmadan aktarıyorum. Sadece yaşamımla ilgili bir tespit olarak koymak istedim buraya. Nur içinde yatsınlar hepsi.