Çıkmaz sokaklar bana nedense hep sevimli gelmiştir. Sadece bir anı karesi hariç. O karede şöyle; 12 Eylül genciyim ben. Her ne kadar uzak durmaya çalışsam da eylemlerle geçti öğrenciliğimiz. Yine bir eylemde dağıtılmışız. Ara sokaklarda kaçıp duruyorum panzerlerin giremeyeceği. Fakat coplu polislerden nasıl kurtulacaksın? Derken bir çıkmaz sokakta buldum kendimi. Arkama döndüğümde elindeki copu havada polis, önümde ise boyumdan kat kat yüksek bir duvar, üzerimde daracık bir kot bacaklarımı zor açtığım… Ben bütün bunlara rağmen o duvarı aştım. Düşündüğümde akıl sır erdiremem bu olaya. Sanki bir güç beni alıp öbür tarafa attı. Siz buna korku da diyebilirsiniz. Katılırım. Olabilir. Hoş, annemin gözünde “ çok gözün kara” diye değerlendirilsem de ben artık korkularıma temas edebiliyorum. Özgürleşmek için de elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Tıpkı, Eflatun- Burcu Güneş’ in yorumladığı “ Çıkmaz Sokaklar” da dillendirildiği gibi.
Korkularıyla yüzleşiyor insan er ya da geç
Bir telaş sarıyor önce yüreği
Gerçeklerle yüzleşiyor insan er ya da geç
Bak mesela benim gibi
Ne karanlık odalardan
Ne masallardaki cadılardan korktum
Sensizlikten korktuğum kadar
Ne çıkmaz sokaklar gördüm
Ne diyarlar gezdim durdum
Kaybolmadım sendeki kadar
İnan ki kaybolmadım sendeki kadar
Azar azar gözlerini kapat
Usul usul ellerini uzat
Ben tutarım yine ben duyarım seni
Ben bilirim aşkının kıymetini.
Tutuyorum Özlen ellerini!