Kitap raflarında gördüğümde beni gülümseten bir kitap oldu “Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim “ adlı kitap. Nilgün Bodur’ muş yazarı. Herhalde medyatik bir kişiymiş aynı zamanda. Annem haberleri izliyordu geçenlerde, onunla ilgili bir habere denk geldim ben de. Sadece kulağıma çalınan bir cümle oldu; “ Öyleyse linç etsinler beni. “ demesiyle, zaten oradan uzaklaştım.
Ertesi sabah, yürüyüşte, kuzenimin yakında olacak düğünü için, zihnimde kendimi süslemeye başladım. Rahmetli oğlumun nikahında giydiğim elbiseyi giydirdim kendime. Tıpkı o gün süslendiğim gibi süsledim kendimi ve sonra poz verdim, fotoğraf çektirdim. Fotoğrafta kendimi çok beğendim. Face’ e koymaya karar verdim. Üstüne de yazdım; “ Sen gittin ya ben çok güzelleştim! “
Yakında hayatımdan giden kim? Oğlum. Linç ederler vallahi seni, dedi içimdeki ses. Bugüne kadar kendine göre yaptığın farklı davranışlarınla bu kadar canın yanmışken, inan kalkamazsın altından, diye de devam etti. Sonra da boş ver, dedim; linç sadece bir sonuç, zaten oraya gelinceye kadar, farklılıkları dışlayarak yeterince acı çekiyoruz ya da çektiriyoruz.
Yürüyüşüm bitti. Zihnimdeki ses ne yazık ki, bitmedi. Gelin birlikte dinleyelim o zaman. Evet, ben güzelleştim bu sıralar. Ben de kendimi güzel hissediyorum, çevremdekiler de “ iyi gördüm seni” diyorlar genelde. Sen gittin ya( oğlum sana söylüyorum); ben sen doğdun doğalı çift kişilik düşünmekten, senin için kaygılanmaktan, hatta seni kaybetme korkusundan yorgun düşmüşüm meğerse. Korktuğum gerçekleşince, ortada korkulacak bir şey kalmadı. Bunun verdiği, geçici de olsa, bir rahatlama var zihnimde.
Gelelim, sana hiç yüklemediğim ve benim de kendimce senin bana bakacağın beklentisinde olmadığım inkârım ortaya çıktı, sen gidince. Bir yanımla seni kaybetme korkusu yaşarken, bir yanımla da hep senin benden sonra gideceğini düşünmüşüm, ona göre planlar yapmışım. Şimdi sen gittin ya, ben tek başıma kaldım. Dolayısıyla kendime daha özen gösterir hale geldim. Çünkü bana benden başka kimse yok bakacak, umudu da olsa içinde barındıracak.
Öyle zamansız çıktı ki karşıma ölüm seninle birlikte… Gerçeği inkâr edemez oldum, köşeye sıkıştım. Dedim ki; kaçınılmaz son burnunun dibinde, öyleyse telaşa gerek yok. Acele etme menzile ulaşmak için. Bu beni biraz yavaşlattı, ruhumu dinginleştirdi.
Bütün bunlar ve diğer yazamadığım inançların katkısı da olsa; asıl mesele ne biliyor musun? Ben bir senin doğumun da, bir de şimdi (senin yas dönemine denk gelmesi tesadüf olamaz) bu kadar uzun süre yattım. Ayrıca içimdeki boşluğu yiyerek, doldurmaya çalışıyorum. Kilo aldım. Kilo alınca her zamanki gibi, yüzüm güzelleşti. İnsanlarda zaten hep yüzüme, özellikle de gözlerime baktıkları için, beni iyi görüyorlar. Tabii neye göre iyi ya da kötü? Onu Allah bilir.