Çok karışık, gergin rüyalarla dolu bir geceydi. Daha uykunun başında, yeni dalmışken sıçrayarak uyandım ürkütücü bir sahnede. Sabaha kadar da sürdü bu aksiyonlar. Uyandıkça güç istedim bilge kişilerden ve güç hayvanlarımdan. Saate son bir kez daha baktım ki şükürler olsun kalkma vakti gelmişti.
Öyle geçivermiyor tabii bütün gecenin gerginliği. Gereken ayak işlerini yaptıktan sonra yeşil çayımı demledim ve beni bekleyen sıcacık yatağıma geri döndüm. Meditasyonumu önceden yaptığım için meditatif bir halde yardım istedim Yüksek Gücümden. Yanıt anında geldi. Koskocaman siyahlar içinde Süpermen çıktı geldi. Siz hiç siyah Süpermen gördünüz mü? Benim izlediklerim hep kırmızı giymişlerdi. Öyleyse dedim, bu benim Süpermenim.
Daha önce benim hiç Süpermenim olmadı. Çünkü ben kendimi Süpermen diye addetmişim çocuk aklımla. Ha bre yükseklerden atlayıp dururdum. Hep bir uçma arzusu vardı içimde. Ayrıca birilerini koruyup kollama görevini de benimsediğim için tam uyuyordu Süpermen’in vizyonuna. Sağ olsun arkadaşlarım da bu zaafımı keşfetmişlerdi ki benimle iddiaya girer beni ateşlerlerdi atlamam için. Onlara kendimi kanıtlayacağım diye her hafta kırıkçı sınıkçı peşinde koştuğumuz olurdu. Tren yolu kenarındaki evde tren yolu köprülerden tutun da iki katlı evin balkonuna varıncaya kadar atlar dururdum. Sirk cambazından özendiğim için olsa gerek bir sıra tuğla inceliğindeki ikinci kat balkonumuzda yürüyerek aşağıdan beni izleyen gezmeden dönen annemin yüreğine indirmelerden tutun da artık çocuk oyuncağı gelen ağaç tepelerine varıncaya kadar hep bir yükseklerdeydi(!) gözüm. Ta ki ortaokul bahçesinde bir erkek çocuğunun ağaçtan düşüp ayak bileğinin ters dönüşüne tanık oluncaya kadar diyebilirim.
Belki o olaydan da etkilenmemim yanı sıra artık genç kız olmanın verdiği sorumlulukla da daha yere yakın faaliyetlere giriştim heyecan peşinde koşarken. Onlar başka zamana kalsın. Biz uçmadan devam edelim yine. Kırklı yaşlarımda yamaç paraşütü yapmak dışında kendi çapımda raftingler ve trekkingler esnasında da ya da fuar lunaparktaki aksiyon dolu oyuncaklara binerken de hep o içimdeki uçarkenki hissi yaşadım. Kısa da sürse şoförlük süremde de hızdan iki kere ceza almam tesadüf olmasa gerek.
İşte böyle böyle geldiğim nokta; artık o süper kadın olmak zorunda değilim, ne de olsa şu andan itibaren bunları benim adıma yapacak bir Süpermenim var diyebiliyorum. Siyah renk giyinmesi de aslında benim için güzel bir metafor. Karanlık yanlarımın da bana nasıl hizmet ettiğinin bir göstergesi bence. Onları yok saymak yerine, görüp saygı duymak ve dengeye gelebilmek için yardım istemek yalnızca bugün için hedeflerim arasında. Kolaylıkla, sevgiyle, neşeyle Olması dileğiyle. Teşekkürler.
Kendimden kendime not: Sevgili Gupse Özlen’im, zihin gevezeliği sever. O yüzden buna kanmayasın ve merkezinde kalasın diye sana not düşme gereği duydum. Sen bu ‘ süpermenim’ i test ettin. Geceleri onun kucağında uykuya dalmak sana iyi geliyor. Hatta senin şu entelektüel zihnine de bir malzeme verelim ki kessin sesini. NLP notlarımıza başvuralım:
Davranışın Temel Yapısı: T.O.T.E. Model
Bir zihinsel strateji, T.O.T.E.(Miller, 1960) denilen temel bir geri bildirim döngüsünün içinde organize olur. Test- Operate( çalıştırmak)-Test- Eksit demektir. Bu, bütün zihinsel ve davranışsal programların, sabit bir amacı ve bu amacı başarmak için çeşitli araçları var olduğunu ifade eder. Bu model şunu gösterir, bizler düşündüğümüz için zihnimizde hedefler belirleriz( bilinçli ya da bilinçsiz) ve bu hedef gerçekleştiğinde kullanmak üzere bir test geliştiririz. Eğer bu hedef gerçekleşmemişse, hedefimize daha da yakınlaşmak için bir şeyleri değiştirmek veya bir şeyler yapmak için (OPERATE) çalışırız. TEST kriterimiz tatmin olduğunda, bir sonraki adım olan (EKSİT) Çıkışa gideriz.
Merak etme senin toton( Absürt rüyalarımızı anlattığımızda büyüklerimiz bize böyle söylerdi.) açıkta kalmadı. Gayet emin adımlarla kendini gözetmeyi öğreniyorsun canım. Ben takdir ediyorum sürecini. Yola devam.