Yıllardır sabahları dua ve meditasyonun ardından günü nasıl karşılayacağıma dair yapılacaklar listesi hazırlarım. Bu benim rutinimdir. Coronalı günlere gelinceye kadar o liste gibi rutin olanların dışında muhakkak bir iki de aksiyon olurdu hayatımda.
Şimdilerde tek düze olan hayatımda geçen sabah, şöyle içsel bir diyalog içinde buldum kendimi:
-Aman yine aynı şeyler, ne can sıkıcı ya!
-Sus lütfen, sabahın köründe söylenmeye başlama.
-Ama gerçekten çok bunaldım. Sanırım şu beslenme şeklimdeki değişiklik de beni yordu bu sıralar.
-Aaa dur bakayım, bugün bir yeni deneme yapmam gerekiyor. Yoğurdu tekrar tanıştıracağım bedenimle. Bir ayı aşkındır yemiyorum. Bak ne güzel! Sarıl bu alternatife, günü kurtarırsın. Pazara git Girit kabağı ve süzme yoğurt al. Onları bir güzel hazırla ve afiyetle ye derken bakmışsın gün geçivermiş.
Tabii burada durmadı zihnim. Fakat o ilk keşif anı var ya! Çocuk gibi sevincimi nasıl ifade edeceğimi bilemedim. Çağrışım olarak bayram sabahlarına hazırlık safhası geldi aklıma. Hani o alınan cicilerin başucuna konulup uykuya dalmak için girilen yataktaki o sımsıkı o düşe sarılış anı var ya! Onun gibi bir şey.
Havalı düşler değil mi? O kadar da puf diye sönebilecek hafiflikte. Uzun süredir bağırsak sorunlarım arttı. Doktora gitmeme seçim hakkımı da kullanınca, kendi kendime böyle doktorculuk oynamaya başladım. Beslenme şeklimde değişikliklerle bağırsaklarımla iletişime geçebilir miyim diye çaba sarf ediyorum. Henüz ortak bir dil yaratamadık. Umutluyum. Neden mi?
Bana hizmet eden bir inancım var; “ Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” derim ve uygulamaya özen gösteririm. Sonuç benim istediğim gibi olmasa da benim vicdanım rahat olur. Yalnızca bugün için bana hizmet ettiğini düşünüyorum.
Sanırım ucundan yakaladığım yaş alma böyle bir şey. Bakıyorum arkadaşlarla sohbet genelde doktor referanslarıyla geçiyor. Sonra da şükrediyorum en azından devletin de bana artık hak gördüğü “ doktor seçme” hakkımı kullanabiliyorum.
İtiraz seslerinizi duyar gibi oldum. Ne yazık ki, o söylediklerinizin yeri bu yazı değil. Başka yazı başka bakış açıları derken böyle uzayıp gidecek gittiği yere kadar. Sağlıcakla kalın.