Eş zamanlılıklara inanırım. Yeni yazımı düşünüyordum zihnimde. Az çok biraz malzeme vardı ama taslak şekillenmemişti. Hadi yatmadan Face’e bir bakayım dedim. Gördüm ki bir arkadaşım görseliyle birlikte Buket Uzuner’in ‘Yolda’ kitabıyla ilgili yorumunu paylaşmış.
Severek okuduğum kitaptı. Kesin bir yolculukta almıştım adından anımsadığım kadarıyla. İnşallah dağıttığım kitaplar arasında değildir dedim. Çünkü orada bana tekrar okumam gereken bir şeyler olduğunu söyledi sezgilerim.
Hemen kalktım kitaplığa baktım ve buldum. Sevindim. İlk sayfalarına notlar alırım, açtım. Aynen aktarıyorum o gün yazdıklarımı:
“19.03.2018 Manisa
Oğlumun yolculuğu sırasında (bu dünyadan öbür dünyaya) bana yoldaşlık eden kitap, teşekkürler.”
Evet, doktor beyin ölümünün gerçekleştiğine dair, organ bağışı için bizi odasına çağırdığında kızmış, Manisa’ya naklini istemiştik kabul etmeyip. Bir gün sonra da ölmüştü oğlum. Kitapsız duramayan ben, demek ki o arada alıp gömülmüşüm içine. Böyleyimdir ben. Kendimi bildim bileli olmazsa olmazlarımdır kitaplar, dergiler. Belki de bir kaçış bilemeyeceğim. Nedeni ne olursa olsun, bugüne kadar bana hizmet ettiler. Etmeleri için de elimden geleni yapıyorum. Gözlerim iyi görsün diye vagus siniri egzersizleri bile yapar oldum.
Gelelim eş ve evlat kayıplarıma. –lar ekini bilerek kullandım. Dünyaya getirdiğim bir tek çocuğum rahmetli oğlumdu. Fakat kız olduğu mu söylenmişti ya da zihnim mi bana oyun oynuyor bilinmez bir de rahmetli oğlumun kardeşi olacaktı, evliliğim iyi gitmiyor diye kürtaj yaptırdım. Oldukça travmatik şeyler benim için.
Detay vermemin nedenine gelince... Rahmetli babaannemde de eş ve evlat kayıpları var başka şekillerde de olsa. Benim iki adımdan biri olan İkbal, rahmetli babaannemin adı. Oğlumun ölümünden sonra özellikle bunları sorguladım ve çoğu kişi tarafından kınanacağımı düşünerek dillendiremedim. Yavaş yavaş atalarımın bana miras olarak bıraktıkları içimde dengelenmeye başlayınca aldım kabul ettim çoğu şeyi.
Uzun uzadıya bu içsel yolculuğu paylaşmak niyetinde değilim şu an. Sadece bu yolda bugün geldiğim noktayı paylaşmak istiyorum. İsim analizi yaptırdım ve önerilen harflerden kendime yeni bir ad koydum resmi kayıtlarda olmayan; Gupse. Gupse Özlen’in kaynaşması adına kullanılması gerekiyor. Allahtan benim bunu eyleme dökebileceğim iki alanım var.
Birincisi sizlerle kendimi paylaştığım bu köşe. Köşe yöneticisinden adımın değiştirilmesini isterken zorlandım. Fakat anlayışla karşılandım, neden diye bile sorulmadı. Bir de mahlas ya da rumuz kullanmak bu tür çevrelerde doğal karşılanıyor ne de olsa. Ayrıca uzun süredir de burada yazdığım için yanlış anlaşılabileceğim kaygısı yaşamadım açıkçası.
İkinci alan TSM’di ve çok yeniydim orada. Başkanı aradım o da aynı şekilde neden diye bile sormadı. Fakat ben yanlış anlaşılırım kaygısıyla bahsettim adımı iyileştirme çabamdan. Öyle güzel tavır sergilendi ki duygulandım.
Deli saçması algılanılabilecek bu tür girişimlerin korkusu bir yana, bu kadın altmışından sonra ses sanatçısı mı olacak da böyle şeylere kalkışıyor diyecekler diye ödüm koptu. Korkularımı az çok bilenler bilir çok iddialı bir alandır benim için böyle yerler. Tırsarım hemen.
Laf aramızda Gupse Özlen’i çok sevdim ben. Sonra anlamına baktım Google’dan Gupse’nin ve daha da çok sevdim kendisini. Anlamı şu:
“Kalbimin CAN’ı, yüreğime CAN veren”
Rahmetli oğlumun adı CAN da geçince içinde, taşlar yerine oturdu.
Yolculuk devam ediyor. Sevgiyle, kolaylıkla, neşeyle daha fazlası aydınlanıyor. Teşekkürler.