Ortaokulda 100 metrelik koşularda çok iyiydim. Yanlış anımsamıyorsam derecem bile vardı. Bireysel o başarım beni “ Bayrak Yarışı” gibi bir ekip çalışması içinde de başa geçirmişti.Çıkışlarım hızlı olduğu için beni başa almıştı beden eğitimi öğretmenimiz. Çünkü bu, ekibe de bir avantaj sağlıyordu.
İlk çocuk olmam, ilklere çıkmam(tabii sadece sporda değil) yaşamda beni hep “ Birinci Lig”de oynayacağım yanılgısına götürmüş. Bugün fark ediyorum.
Öyle olmadı. Olmuyor da. Bu benim yanılsamam. Fakat öyle kolaycacık kabullenmek olmuyor tabii içsel dünyamda.
Dün arkadaşımın biri, telefonda “ Güzel Kadın “ diye hitap etti bana. Aman bir duygulandım anlatamam size. O zaman anladım ben yerlerde süründüğümü, bırakın koşmayı. Görünür olmak o kadar canımı yakmış, yormuş ki beni… En iyisi sürün de görünme gibi var oluşa geçmişim. Kamuflaj giysim de hazır, yastayım.
İç dünyam savaşta, ben bağırıyorum:
-Yurtta sulh, cihanda sulh.
Yaman çelişki. Hâlbuki yaşam uzun soluklu bir maraton. Hadi hızlı bir çıkış yap coronalı günlerde. Çok çabuk tüket nefesini. Tıpkı baban gibi. Olsa olsa “ Hızlı yaşa ki genç ölesin. Cesedin yakışıklı olsun.”yazar mezar taşında.