Adıyaman’lı Divan Şairi, Müderris Hısn-ı Mansurîzâde Mücîb Mustafa Efendi[1] (d. Şevval 1083/Ocak-Şubat 1673 - ö. 12 Şevval 1139/2 Haziran 1727)
Ocak-Şubat 1673 tarihinde Hısn-ı Mansur’da (Adıyaman)[2] doğmuş, 2 Haziran 1727 tarihinde Şam’da vefat etmiştir.
Asıl adı Mustafa’dır. Şiirlerinde “Mücib” mahlası kullandığından Mücib Mustafa Efendi olarak bilinir. Fetva Eminî Hısn-ı Mansurlu Ahmed Efendi’nin oğlu olduğu için Hısn-ı Mansurîzâde olarak tanınmıştır.
1687-1688 yılında İmam-ı Sultanî Lâdikli Şeyhülislam Mehmed Efendi’den Medrese öğrenimi alarak mülazım[3] oldu.
Ekim 1696’da Dersiyye-i Firûz Ağa Medresesi’nde müderris olarak göreve başladı. Daha sonra sırasıyla;
1698’de Eyyühüm Medresesi,
1701’de Molla Kırımî Medresesi,
1704’te Sa‘dîzâde Medresesi,
1706’da Hüsrev Kethuda Medresesi
1708’de Sahn-ı Seman
1709’da Nisancı Paşa-yı Cedid,
1710’da Mehmed Ağa Medresesi,
1713’te Kara Mustafa Paşa Medresesi,
1716’da Aysofya-i Kebir Medresesi,
1717’de Süleymaniye medreselerinde müderrislik yaptı.
1719’da Halep kadısı oldu.
1726’da Şam’a kadı olarak atandı. Bu görevde iken 12 Şevval 1139/2 Haziran 1727’de Şam’da vefat etti. Bilal-i Habeşi civarına defnedildi.
Mücîb Mustafa Efendi, şiirlerinden ziyade “Tezkire-i Mücîb” adlı eseri ile şöhretlidir. 1710 yılında yazdığı bu eser, Riyazi Tezkiresine zeyil[4] olarak yazılmıştır. Bu eser kısa bir mukaddime ile başlar.
Eserde, Sultan IV. Murad da dâhil olmak üzere, 1592 yılından itibaren 1710’a kadar vefat etmiş 107 şair hakkında kısa bilgiler ve şiir örnekleri yer alır.[5]
Bilgili ve fazıl bir kişi olup her fende bilgi sahibi olarak bilinmektedir.
Akıcı ve güzel şiirleri vardır. Şiirlerinde Mücib mahlasıyla beraber Râcih ve Kemâl mahlaslarını da kullanmıştır.
Şiirlerinden Örnekler:
“İnânın çeşm-i giryân aldı dest-i ihtiyârımdan
Savulsun bana seng-i râh olanlar reh-güzârımdan”
Gazel
Bu la‘l-i teşne-dâr-ı ruh-ı şu‘le-tâb ile
Hayfâ ki sayd eder seni eller şerâb ile
Verme binâ-yı ismete ey şûh zelzele
Gezme rakîb-i müfsid-i hâne-harâb ile
Ol âfitâb gayride yellerle meks eder
Ammâ bize gelince gider bin şitâb ile
Açmak rakîbe mushaf-ı hüsnün revâ mıdır
Ey mâh seninle söyleşelim gel kitâb ile
Üftâdegânı zerreden efzûn ise nola
Ol meh Mucîb nice eser âfitâb ile
[1]Prof. Dr. Beyhan Kesik’in “Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü”ndeki Mücib Mustafa Efendi adlı yazısından istifade edilmiştir.
[2] Ali Emirî Efendi’ye göre Diyarbakır’da doğmuştur. (Güner, Galip, M. Güner (2003). Ali Emîrî Efendi Esâmî-i Şu‘arâ-yı Âmid. Ankara: Anıl Matbaa ve Ciltevi Yay. 51)
[3] Mülazım: Atanmak için sıra bekleyen müderris ya da kadı adayları.
[4] Zeyil: Ek. Bir yazıya ek olarak katılan parça. Bir eseri tamamlamak için sonradan yazılan ek eser.
[5] Eserin yazmaları Nuruosmaniye Kütüphanesi numara 4965 ile İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi numara 3913’te kayıtlıdır. (Altun, Kudret (hzl.) (1997). Tezkire-i Mucîb (İnceleme-Metin-Dizin-Sözlük). Ankara: AKM Yay. 57.)