Ben doymak bilmeyen bir sevgi açlığı çekiyorum. İstiyorum ki tüm sevdiklerim, hatta beğendiklerim bile hep yakınımda olsun, istediğim zaman hangisini istiyorsam anında ulaşabileyim, hepsi elimin altında bulunsun.
Yüksek Gücüm, annem, oğlum, kardeşlerim, eş-dost, hısım- akraba, çalışma arkadaşlarım, öğrencilerim, Argos, Aşil, eşyalarım( özellikle kitaplarım ve CD’ lerim) derken, doğa gezilerimden tutun da okuma grubuma ve Milliyet Blog yazılarıma ve orada temas ettiğim kişilere, yerlere, şeylere varıncaya kadar hepsini içime sokasım geliyor. Hiçbirinden vazgeçmek istemiyorum.
Peki, bir kalbe bu kadar sevgi sığar mı? Hani şu sıkça tartışılan “ bağımlılık- bağlılık “ kavramlarından hangisiyle daha çok örtüşür? Bilemiyorum. Sadece şu an yapabildiğim bir yorum ( yine kendimden yola çıkarak ); nasıl ben bir insan olarak fizik- zihin- ruh- duygu anlamında bir bütünsem, herhalde bütün o saydıklarımda kendi içinde, ben’ i oluşturmak adına bir bütündür diyebiliyorum ancak.
Yine anneciğimin o meşhur takvim yapraklarından bir alıntı yapmak istiyorum; belki yalnız olmadığımı kanıksamak, belki de bir nebze olsun savımı kanıtlamak adına. Kim bilir?
İşte alıntı aynen şöyle:
Hazret-i Fatma’nın yanlarında olmadığı bir an Resullullah sallallahu aleyhi vesselam, Hazret-i Ali’ye sırasıyla; Allah’ ı, Resulü’ nü, Fatma’yı ve çocuklarını sevip sevmediğini sordu. Hz. Ali kerramellahü vecheh, hepsine ayrı ayrı “ evet “ cevabını verdi.
Peygamberimiz; “ Ya Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört. Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor? “ diye sordu. Hazret-i Ali cevap veremedi. Oradan ayrılıp evine geldi.
Hazret-i Fatıma, eşini düşünceli görünce sebebini sordu. Yüksek bir akıl, kuvvetli bir zekâ, üstün bir basiret ve ferasete sahip olan Fatıma validemiz tebessüm ederek şöyle dedi:
“ Ey Ali, babamın yanına git ve bu soruyu, şöyle cevaplandır:
“ Ya Resullullah! İnsanın, sağ- sol- ön- arka diye yönleri olduğu gibi, kalbin de muhtelif cihetleri vardır. İşte ben, Allahu Teâlâ’ yı aklım ve imanımla; sizi, ruhum ve imanımla; Fatıma’yı nefsimle, çocuklarımı da babalık şefkatimle severim. “
Hazret- i Ali, sevinçle yerinden kalkarak Resulullah’ın yanlarına gider ve önceki suali yukarıdaki gibi cevaplandırır.
Resullullah Efendimiz, bu cevabın Hz. Fatıma’ dan olduğunu ima ederek tebessümle, “ Ey Ali, bu sözler senin değil; ancak Peygamber ağacının dalından toplanmış meyvelerdir “ buyurur.