Bedenimden uzaklaşmam onunla ilgilenmemem söylenmiş hep. Ben de kırmışım dökmüşüm bedenimin orasını burasını. Sonra Efes Festivalinde “Onlar el ele tutuşuyorlar” demiş ve reddetmiş dansçı olma isteğimi babam. Orta öğretim spor odaklı devam etmiş. Kız lisesine gelince maazallah orada beden ne ki uzak dur, ver kendini spora ve dansa diyeceğim...Fakat ben spor kısmında kaldım her zamanki gibi. Hiç unutmam dans grubu kurulacaktı, seçmeler için görevlendirilen birkaç kız öğrenci beni beğenmedi. Ben de zaten çok utanmıştım bu girişimimden. Çünkü anket defterimde koca koca harflerle “Dans yatay arzuların dikey tatbikidir” yazıyordu. Fikri öyle olanın zikri de böyleydi.
Denemekten vazgeçmedim, bir sürü grubun içinde halk oyunları da dahil hepsini deneyimlemeye kalktım fakat her seferinde utanç galip geldi. Şimdilerde de” Kadın Şifadır” kitabı ve atölyede verilen dans egzersizleri sayesinde iki üç gündür içim kıpır kıpır. Dansa isteksiz başlasam da bir bakıyorum çabucak havaya giriyorum.
Bundan sonra benden dansçı olur mu? Bilemem. En azından son nefesine kadar dans eden bir kadın olabilir belki. Belki diyorum çünkü son sözü maalesef ya da iyi ki (kararsızım) ben söylemiyorum. Son nefesime kadar çok sevdiğim mesleğimi yapacağım dedim erkenden emekli oldum ve çalışamaz oldum sonrasında. 90 yaşında bile dağlarda yürüyüş yapıyor olacağım dedim daha altmış demeden yapamaz oldum, bedenim izin vermedi. Aynı şeyi dans için söyleyemiyorum o yüzden. Sadece spor hocama diyorum ki ”Ben iyileşip dans etmeyi hedefliyorum.”
Bugün bu motivasyon işime yarıyor. Bir zamanlar sıcak bulduğum ortamlarda güzel oynadığımı iddia edemeyeceğim ama bedenimle barışık olduğum ve dans ettiğim dönemler de olmuştu. İşte önemli olan da bence utanç ve suçluluk duymadan önce bu fizik bedenime ( çünkü bu dünyadaki var olma aracım o) sonra duygularıma, ruhuma, aklıma sahip çıkmak. Kolaylıkla ve sevgiyle olsun. Ve aslında yoktur birbirimizden bir farkımız...
Hadi gerisini siz tamamlayın yorumlar kısmında. Ki ben de yazımı okuduğunuzu anlayayım. Nasıl ama?