Deprem olduğu gün alışverişten yeni gelmiştim. Annemle odanın eşiğine konumlandık hemen. Sarsıntı esnasında “ Tamam, bitti. Yolun sonuna geldik. “ dedim ilk önce. Sonra bir adım ötemde duran el çantama elimi uzatıp almak geldi aklıma. Belki göçük altında sağ kalabiliriz, hatta kurtulabiliriz, çanta lazım olacak gibi anlık zihin sıçramalarıyla umuda odaklandım. Fakat çantaya ulaşmam mümkün olmadı sarsıntı anında. Ancak sarsıntılar durduğunda hareket edebildik. Şükürler olsun!
Gerçek yaşam diye adlandırdığım bu dünyada çoğumuzun birlikte yaşadığı depremin dışında ben yakın zamanda( Aslında tarihini biliyorum rüyalarımı yazdığım için ama belirtmek istemedim.)rüyamda ilk defa olmak üzere bir deprem yaşamıştım. Rüyaların yorumunda haberci rüya diye adlandırılan bir kategori var. Acaba o kısmına hitap ediyor mu diye biraz zorladım kendimi. Sonra çık Allah aşkına buralardan, sen asıl amacına odaklan, dedim ve şükürler olsun odağımdayım.
Rüya defterime depremle ilgili yazdığım not şu:
“Yer sarsıntısı , yaşamında seni sarsacak olayların karşısında güvenliğini arttırman, kendine öncelik vermen ve geleceğe dair hedeflerini netleştirmenle ilgilidir. Zarar gören mekân senden uzaktaysa yaşayacaklarının etkisini çok yoğun hissetmeyeceksin. Yıkılan ya da zarar gören senin de içinde olduğun bir yapıysa hayata dair oluşturduğun yapıların, sahiplendiklerin yıkılacak ve sen önemli kalıplarını geride bırakacaksın. Deprem sırasında ya da sonrasında zarar görmediysen, bu sarsıcı olayları kolaylıkla atlatacağını anlatır. Kontrol edemediğin gelişmeler nedeniyle yaşadığın gerginliğin son bulması olarak da yorumlayabilirsin.”
Böyle yazmışım ve rüyamı yorumlayarak umuda asılmaya devam ettim, ediyorum. Acımı dönüştürme çalışması içinde buna temas etmek iyi geldi bana. Çünkü bugün, acı ve korkuyla daha az, iyileşmenin devam etme arzusuyla daha çok güdülenmek istiyorum. Acının yokluğunu aramaktan yoruldum.
Oğlum öldüğünde sekiz aylık evliydi. Deprem sonrası eşiyle bir görüşmemiz oldu yüz yüze. Oğlumla ilk buluştukları cafeye gittik birlikte. Ortak sohbet noktamız “Can” dı tabii. Laf döndü dolaştı bir ara gündemimize yani depreme de geldi dayandı. Duygularımı paylaşırken bir ara ben samimi bir itirafta bulundum: “ Yakınımda ya da yakınlarımda bir kayıp yaşanmadığı için mi bilmem, ben o kadar harekete geçmiş duygu seli içinde değilim. Öbür yandan sokaktaki kediler için bile kaygılanan benden uzak bir tepkiymiş gibi sorguluyorum bu halimi. Anlamlandıramadım. “ dedim.
Gelinim de dedi ki; “ Anne , biz zaten Can’ ın ölümüyle ölüme çok yakından temas ettik. “ dedi. Demesiyle birlikte ağlamaya başladım. Çünkü inkârım kırıldı.
Lafı en büyük acı benim acım noktasına taşımak değil niyetim, şükürler olsun. Sadece sosyal medyada yaşanılan gibi tepki vermediğim için kendimi suçlamaktan vazgeçmek istiyorum. Yıllarca çeşitli şekillerde duygularımı nasıl yaşamam gerektiğiyle ilgili manipülasyonlar, günümüzde de bence sosyal medya üzerinden yapılıyor. Bunu biliyorum. Bilmek yetmiyor baş etme yol ve yöntemleri arıyorum. Bugün bulabildiğim ise dışlanma ve yargılanma korkusu yaşasam da anlık duygularıma sahip çıkmak ve yazı yoluyla ya da hazır hissettiğimde konuşarak bunları dillendirmektir amacım.Bu benim kendime karşı sorumluluklarımdan başta geleni bence. Teşekkürler.