En soğuk Şubat’ın 28 Şubat olduğunu yaşayanlar bilir; yaşamayan ne bilsin!
Ülkemizde zaman zaman yaşanan bazı durum ve uygulamalara akıl, sır ermiyor. Her sözün başında halkının yüzde bilmem kaçının Müslüman olduğu söylenen bu ülkede, Müslümanlık "irtica" olarak nitelendirilmiş ve darbeler için bahane olarak ileri sürülmüştür.
"Peygamber Ocağı" diye nitelendirilen kurumlarda Peygamberden bahsetmek affedilmez suç sayılmıştır ve bahsedenler disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ihraç edilmekle kalmamış, başka kurumlarda çalışmalarına da izin verilmemiştir. Yani Peygamber Ocağı(!)ından savunmasız, süresiz ve itirazsız tart edilmişlerdir.
Allah'a ve Peygambere sövme, suç sayılmazken bazı tabuların eşyalarına bile kem söz söylemek en büyük suçlar kapsamında değerlendirilmiş, af kanunlarında bile devre dışı bırakılmıştır. Müslüman denen bir ülkede Allah'ın emri olduğu halde başını kapatan hanımların başörtüleri rejim için en büyük tehlike sayılmış ve bu hanımların bazı kurumların lojmanlarına misafir olarak alınmalarına bile müsaade edilmemiş, oğlunun ve kızının düğününe alınmasına izin verilmemiştir. Buna rağmen bu ülkenin demokratik bir ülke olduğu hep söylenegelmiştir.
Anayasa ve diğer yasalarda bütün vatandaşların, yasalar karşısında eşit haklara sahip oldukları, İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi ve İLO sözleşmelerine imza atıldığı ve insan haklarına aykırı olan bütün davranışların kaldırılacağı teminatı verildiği halde, Türkiye'de bazı okullara girebilmek için, öğrenci adayından anası ve babası ile birlikte çekilmiş eski tarihli bir fotoğraf istenmiş, anası başörtülü, babası sakallı ise bu okullara kabul edilmemişlerdir.
İmam-Hatip ve diğer meslek lisesi mezunlarının üniversitelere alınmaması için katsayı adaletsizliği ve okul puanı garabetiyle en yüksek puan alan ve Türkiye derecesi yapan bu öğrenciler istedikleri bölümlere alınmamışlardır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, düsturu meclisin duvarında sürekli durduğu ve her defasında bu söz tekrar edildiği halde, milletin üzerine kâbus gibi çökmüş bazı egemen güçler, memleketin yegâne sahibi gibi davranarak halkı yarasa olarak nitelendirmişlerdir. Bu mutlu azınlık herkesin kendileri gibi giyinmesini, kendileri gibi düşünmelerini, kendileri gibi yaşamaları ve kendileri gibi inanmalarını beklemiş ve buna da demokrasi demişlerdir.
Rejimin adı çok partili demokratik sistem olduğu halde; halkın oyunun çoğunu alarak iktidar olmaya hak kazanan bazı ideolojilere tahammül edilmemiş ve irtica katakullisiyle partiler kapatılarak liderleri hapse atılmışlardır. Partiler hükümet oldukları halde iktidar olamamışlardır.
Darbeler ülkesi Türkiye’de yapılan darbelerin en etkilisi olmakla beraber darbeciler tarafından bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat bin gün bile sürmemiştir.
28 Şubat’ın soğukluğu birkaç cümle ile anlatılacak gibi değildir. Çok daha soğuktur.
“Zulmedenler ise, nasıl bir inkılâpla devrilip gideceklerini yakında görecekler.” Şuara Suresi 227. Ayet…
Gördüler şükür...