Çok sıkılır içim bazen çokkk. Ateş düşer göğüs kafesime. Yanar da yanar. Boğulur nefes alamaz hissederim kendimi. Fırlarım, atarım kendimi dışarı. Bir yudum su umarcasına en yakın, nazımın geçeceği eve konuk olurum. Tanrı misafiri gibi.
Biraz sakinleşir ruhum, söner içimdeki o yangın. Gözyaşlarımla birlikte gerçekleşir paylaşımım. Gözyaşlarım dışa akar ama nedense içimdeki yangındır söndürülen. Daha sonra bir ruhsal uyanış yaşarım her seferinde. Bu nasıl bir şeydir, bilemem. Belli bir süre sonra o evin ve evdekilerin sihri kayboluverir.” Neden buradayım?” diye sorgular içim. Yabancılaşır gönlüm, ait hissetmez kendini oraya. Sanki orada fazlalık gibi hissederim kendimi. Nasıl hızla çıkıp gelmişsem aynı hızla çıkıp gitmek isterim. Genelde de böyle olur. Ben yine kendi evime, yuvama dönerim.
Konuk olacağım evlerin çoğalmasını isterim. Bir şey daha isterim ama gerçekleşir mi bilmem. Benim evime de konuk olacaklar isterim ama korkarım. Çünkü bilemem o yangın ne zaman alevlenecek. Ben kendimi atmasına atarım dışarı ama, ya gelen konuk ne olacak?