Annem hasta haliyle camdan baktı, ustayı tanıyor muyum, diye. Beni korumak ve kollamak asli görevi. Çünkü ben bir kadınım. Üstelik yalnız ve dul. Ne yazık ki, ben de her ne kadar zaman zaman isyan etsem de; korunmaya ve kollanmaya ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Hâlbuki elimde o kadar bunun karşıtını görmüş geçirmiş deneyimler var ki… Ne yaparsın? “ Ağaca yaslanma çürür, insana yaslanma ölür.” Öğretisi o kadar içselleşti ki, saplanıp kaldım. Yine biliyorum ki; insanın acılarını yine insanlar alır. Yüksek Güç, böyle çalışır. Gel de, bunu benim içime anlat! Heyhat!
Yaşamın paradokslarına rağmen, yaşamın koşullarında yaşamın içinde yer almaktan bahsediyorum. Böyle anlarda, kendimi ikna etmekte çok zorlanıyorum.”Hissetmek “sözcüğünü her kullandığımda, dönüp kendime diyorum ki; “ Bak böyle böyle düşündüğün için, böyle hissediyorsun. Oysa düşüncelerini değiştirebilirsin. Evet, bunlar hep olacak. Olaylar, durumlar değişmeyecek, fakat bakış açını değiştirebilirsin. Ha gayret, olaya ya da duruma bir de buradan bak!”
Bu içsel konuşmalar, bazen kendi sesimi daha net duyabilmek adına yüksek sesle gerçekleşebiliyor. Hele sokakta geçen bir konuşmaysa, hemen telaşlanıyorum; bir duyan olur da bana deli damgası yapıştırırsa diye. Ben de çoğu zaman kulaklıkla telefonda konuşan insanları kendi kendine konuşuyor sanabiliyorum. Aynı telaşı, nedense onlar için de yaşıyorum. Fakat bu sabah ilginç bir şey oldu. Köye yürüyerek gidiyordum. Eshot durağında çok yaşlı bir amca yüksek sesle konuşuyordu, hem de kendi kendine. Beni gördüğü halde hiç istifini bozmadı, konuşmaya devam etti. O kadar hoşuma gitti ki o hali… Gülümseyerek “ Günaydın! “ dedim. O da aynı içtenlikle bana; “ Allaha emanet ol kızım! “ dedi. Yürümeye devam ederken, yine gülümseyerek “ Siz de. “ dedim.
İşte bu! Yaşam bu kadar basit aslında. Farklılıklara değil de benzerliklere odaklandığım sürece. Öyleyse diyorum ki; gün aydın olsun hepimize.