15 Mart geçti. Babamın ölüm yıldönümüydü. Oğlumunki geliyor, 21 Mart. Annemin hastalığı, kendi hastalığım derken hayhuyun içinde geçiyor zaman. Annemin de bana sık sık söylediği ve çoğu kişiden duyduğum şey;’ Bu saatten sonra bok sidik yıkamak için mi evleneceksin!’ demelerini şimdi daha net anlıyorum. Kendi bok ve sidiklerini yıkatmak için söylüyorlarmış meğerse. Ne kadar sarsıcı!
Evet, kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Ben de nefsimle ilgili birçok alanda zorlanıyorum. Fakat bu demek değil ki içimde tespit ettiklerimi de bastıracağım. Yeter artık! Yüzlerine söyleyemiyorsun, çünkü görüyorsun herkes kendince haklı. Yazmakta da tereddüt edince iyice kendimi kapana kısılmış hissediyorum, kaçacak delik arıyorum. İnşallah bu delik ‘ yazmak ‘ olur.
Gerçek bir hikâyeden özgürce esinlenilmiştir, yazmak geldi içimden nedense. Hep birilerini koruyup kollamak adına. Hâlbuki kendimi gözetmek en başta gelen sorumluluğum yeni inançlarım doğrultusunda. Tam içselleşmediği için olsa gerek suçluluk duygusuyla geliyor. Buna vicdan filan diyorlar ya buna da çok kızgınım. Zaten bu sıralar kızgın olmadığım şey yok. Bokumla bile kavga ediyorum.
Bıktım gerçekten rollerimden. ‘Kız evlat’ dediğin böyle olur, ‘oğlu ölmüş kadın’ şöyle davranır gibi gibi yüklemeler uygulamak istemesem de ayağıma çelme takıyor, hiç olmayacak yerlerde yüz üstü çakılıyorum yere. Canım yanıyor.
Bir turdayız. Turlarda, ihtiyaç için mola verilen yerlerde, bazen uzun kuyruklar oluşur. Böyle bir kuyruktayız. Nasıl oldu kadının biri laf attı. Sonra da dönüp ‘Ha sahi sen, şu oğlu ölen kadınsın’ dedi. Şok olmuş bir vaziyette ‘evet’ dedim. Fakat ne hissettiğimi hala bilemiyorum. Çünkü duygularım dışsal değerlendirmelere göre gelişiyor ya! Ne yazık ki öyle. Şimdi bunu nasıl değerlendireceğim? Tek uçlu bir geri bildirim değil karşıdaki veri. İyi bir şey mi yoksa kötü bir şey olarak mı algılamalıyım? Söylendiği yere göre mi yorumlamalıyım? Yok canım tuvalette söylenmesini kastetmiyorum. Hani turdayız ya! Fakat gelin isterseniz tuvalete bağlayalım işi. Bu kadar boktan muhabbete uygun bir mekân olsun bari ve böylece bitirelim bu yazıyı.