“Aranıyor!” yazısı, ilk ortaokul sıralarında kasa kasa okuduğum Teksas,  Tommiks kitaplarında karşılaştığım ve belleğimde kalan bir sözcüktü. Sözcüğe ilave bir fotoğraf ve bedel eklenirdi afişe. Sonraları modern dünyanın aranılanları değişti.

Sözcüğe bir sürü yan anlam da eklendi süreç içinde. Fakat bir tanesi var ki bir kadın olarak benim canımı çok yakıyor. Hani şu kılık kıyafetinden tut da saçına başına yüklenen bir sürü sözsüz mesaj dışında sözlerine varıncaya kadar malzeme olarak kullanılan; “Aranıyor!” sözcüğü.

Evet, aranıyorum. Bunu görebildiğine göre sen de aynı bilgiye sahipsin demektir. Bu bilgiyi kullanırsın kullanmazsın o senin seçimin. Fakat bu ayrım sadece bizi farklı kılar. Yoksa birbirimizi yargılamak, kınamak hele ki katletmek için hiçbir zaman mazeret olamaz.

Bilgi kimsenin tekelinde değil. En acısı da beklemediğin yerden gelmesi bu değerlendirmenin. Hepimiz için zordur dönüp içimize bakmak. Kolaylıkla ve sevgiyle olsun inşallah.

Bu kadar girişten sonra elbette her zaman yaptığım gibi kendi üzerimden yaşanmışlıklarla yazıya devam edeceğim. Edeceğim ki belki biraz acım hafifler.

Uzun yıllardır aranıyorum. Aranmaya devam ediyorum ne yazık ki. Neden ne yazık ki dedim; çünkü bu beni aranma enerjisinde tutuyor sanırım. Hani ‘istiyorum’ dedikçe o enerjide takılıp kalırmışsınız ve isteğiniz gerçekleşmezmiş ya. Onun gibi bir şey herhalde. O yüzden açıkçası bu aranma eyleminden vazgeçmek istiyorum, hayırlısı deyip kenara çekilmek. Bakalım.

 Yer adı belirtmiyeyim hadi; yine uzun yıllar bir sahil kasabasında yaşadım. Köpeğimi gezdirirken, köpeğini gezdiren bir erkekle karşılaşırdım hep. Küçük yerlerde kimin kim olduğu çabuk öğrenilir. Öğrendim. Ortak hobimiz aracılığıyla aynı grubun üyesi de olduk. Buraya kadar normal. Tek başına yaşadığına göre de bekâr dedim kendi kendime ve platonik olarak ilgim arttı. Fakat bunu paylaştığım bir kadın arkadaşım ısrarla evli olup olmadığını öğrenmemi söylüyordu. Kızıyordum ona. Nasıl sorarım diyordum. İlgim anlaşılır o zaman. Hem o utanç hem de belki o yanıtı duymak istemediğimden ben bayağı direnç gösterdim. Sonunda bir gün arka arkaya yürürken (yüzüne bakarak sormaya cesaret edemedim)sesim titreyerek sordum:

“Evli misiniz?”

Öyle soğuk bir “evet” aldım ki dondum kaldım. Şükür ki sordum. O arkadaşıma minnet doluyum bugün. Beni o saplantıdan özgürleştirdi. Ayrıca bugün ilgim gün yüzüne çıkacak diye çekinmeden, ilgim ortaya çıktığında ya da ilgisini sezdiğim kişiye ilk sorduğum soru bu oluyor.

Bu soru neden bu kadar önemli benim için, o da ayrı bir konu. Dediğim gibi her konuda parmak izi kadar bizi özel kılan önceliklerimiz var. Özellikle sosyal medyadan ortak arkadaşların olduğu messangerdan yazan erkeklere ilk sorduğum soru da bu oluyor ve işin ilginç yanı aldığım kibar birkaç yanıtın dışında “aranmakla” suçlanıyorum bazen üstü kapalı bazen alenen. Ki yalnızca bugün için hiç kimseye ilk girişimde bulunan ben olmadığım halde. Soruyu yazarken bile her seferinde bu kadar çekinmem canımı sıkıyor bazen. Fakat diyorum ki senin için alıştırma oluyor işte. Sonunda seni senden başka kayıracak yok. Seçimlerinin sorumluluğunu alman gerekiyor. Hadi bakalım yola devam diyorum.