Kaşıntıdan yanıyor vücudum, dışarıda köpek sesleri, karşıda deniz. Otel odasında ben. Yeme de yanında yat derler ya güzel bir şey karşısında. İşte aynen ben de öyle sadece seyrediyorum böyle bir güzelliği. Fakat işkence gibi bir şey. Susuz bir insanın karşısında buz gibi bir şişe suyu onun gözünün içine baka baka damla damla yere dökmek gibi bir şey. Resmen çin işkencesi.
Niye bu kadar güçsüzüm yaşamın acıları karşısında. Ya da niye bir şeyler benim istediğim gibi olmadığında bu kadar acı çektiriyorum kendime. Bilinmeze açılan kapı yine.
Hemen lafı ağzıma tıkıp yeni ve mutlu şeylerden bahset diyor insanlar. Sen de apışıp kalıyorsun ortada. Sıkıyorsa sen bahset diyorsun. Laf olsun diye birkaç anlık tespitlerle anı kurtarmaya çalışıyorlar. Tamam, bu da bir seçim. Günlük ihtiyaçlar doğrultusunda olması gereken bu belki de. Kim bilir.
Değişik bir şey yapıyorum ve yenice yaşadığım olumsuz tatil deneyimime rağmen hafta sonu günü birlik turla yola çıkıyorum. Risk alıyorum. Tabii korkuyorum da. Acı acıyı su sancıyı keser derler ama doğru mudur bakalım.
Çok sıkıldım gerçekten. Bu yaz da geçecek tekrar evlere tıkılacağız diye ödüm kopuyor. Değişik bir süreçti içimdeki yolculukta. Hep dışa dönük ‘ Sokak Kızı Irma ‘ deyişiyle geçen yaşamımda ev içinde özgür hissetmek adına yaptığım çalışmalar. Yeni gerçeğimize alışmak o kadar kolay gelmiyor bana. Onlar üzerinden yaşadığım yetersizlik duygusunu bir metaforla anlatmam gerekirse’ Nuh’ un Gemisi’ diyebilirim. Sanki herkes gemiye binmiş de ben yetişememişim gibi korkudan nefes alamıyorum bir aksilik karşısında. Ne kadar abartılı değil mi? Ne yapabilirim, böyle varlığıma tehdit şeklinde yaşıyorum bu duyguyu. Elimde olsa kendime bu kadar işkence çektirir miyim?
Aslında son zamanlarda fark ettiğim şey duygularımı ne kadar abartılı yaşadığım. Onları o kadar yok saymışım ki tekrar bastıracağımdan korkup bas bas bağırıyorlar böyle. Şükürler olsun duyuyorum. Kedilere yaptığım gibi onları da okşayıp sakinleştirmeye çalışıyorum. Yapabildiğimin en iyisi ile. Teşekkürler.