Sabah kalktım, kahvaltımı yaptım ve bir karar aldım bugün yazacağım artık. Günlerdir yazmak için bir sürü ipucu yakalamışken ha bre erteliyorum. Bu sabah ilk iş yazmak dedim, demesine de oturamadım bir türlü.
Baktım Samur mutfak kapısının önünde paspasta uyuyor. Tam kıvamında dedim. Kucağımdan indirmeyeceğime söz vererek içeri sokmak için annemden izin aldım. Laptopta hafif hafif çalan enstremantel müzik, kucağımda mırıl mırıl yumuşacık Samur... Değme keyfime! Zihnimin içinde ne güzel yazılar yazdım sizlere, takdirlerinizi aldım; yetmedi işi ilerlettim kendimi yazın dünyasında otorite olarak düşünürken, uyandım.
Hadi bakalım Özlen bu sefer de böyle bir kaçışla yine yazmayacaksın. Kâğıda dökülmeden düşlerin içinden çıkamayacaksın dedim ve geçtim klavyenin başına. Şükürler olsun, çevremdekileri biraz daha duyar hale geldim. Bu, beni yeniliklere daha açık hale getiriyor. Yeni radyo kanalları, yazarlar, filmler, öğretiler, bilgiler, hobiler, kişiler derken merak duygum artıyor. Merak duygusu da benim yaşamın içine dalmam için isteklendirme sağlıyor.
Bana kalsa, Sevim Burak gibi bilinç akışı içinde yazmak yazmak hiç durmadan yazmak eylemi içinde hareket etmek istiyorum. Hatta daha ileriye gidip abuk sabuk ne gelirse onları sıralamak içimden. Olabilir mi? Bilmiyorum. Bir ara “ Sabah Sayfaları “ diye bir uygulamada bunu denemiştim. Kendimle bile baş başayken otokontrolü bıraktığımı pek söyleyemem. Bu bundan sonra da olmaz bilgisini getirmez umarım; çünkü kendimden umudu kesmek istemiyorum.
Deneyimlerim inanca, ardından önyargıya dönüşüyor. Bunu yapmak istemiyorum kendime, daraltıyor alanımı şu gittikçe kısalan ömrümde. Açık fikirlilikle duyabildiklerimi cesaretle uygulayabilmek istiyorum. Bunlardan biri de son zamanlarda sıkça karşıma çıkan “ erkeklerden arkadaş olmaz” önyargım. Çocukken hatta genç kızken bile kız arkadaşımdan çok erkek arkadaşım varken(ki ben kız lisesinde okudum)nasıl oldu deneyimlerimden yola çıkarak bugün “ erkeklerden arkadaş olmaz “ yargısına ulaştım, şaşırıyorum. Fakat şaşırdığım bir ters köşede, geçmişte aklıma bile düşürmediğim “ erkeklerden olsa olsa sevgili olur” inancını çok sık dillendirmem. Hatta yardım aldığım iki ayrı kişiden erkeklerle arkadaş olma önerilerine direnç göstermem oldukça kayda değer.
Yeni açılan bir alan, araştırıyorum. Fakat benim aklım sanırım şu sıralar bir tek erkekte, onu çok özlüyorum. Nereye baksam onun yaşdaşlarında ondan bir parça görüyorum. Bir bakış, şapkanın duruşu, profilden göze çarpan ayrıntı, açık ense, küpe, dövme, pantolunun düşmüş beli, yürüyüş şekli derken o kadar çok şeye takılıyorum ki sanki o öldü ama benzerleri çoğaldı gibi geliyor bazen. Hâlbuki o benim için eşi benzeri olmayan tek yakışıklı canımdan can kattığımı düşündüğümdü.