Çoğumuzun bildiği gibi Hansel ve Gretel, Alman kökenli bir çocuk masalı. Çocukken o masalla ilgili bir sürü ayrıntı beni çok etkilemişti. En çok da aklımda kalan; duvarları ekmekten, çatısı pastadan ve pencereleri şekerden olan o malum cadının evinin resmedildiği görsellerdi. Elimi atsam sanki ben de bir parça koparacakmışım gibi hissederdim. Hissederdim de dillendirmek ne mümkün. “ Koyun can derdinde, kasap et derdinde” denilecek diye kendi kendime bile itiraf edemezdim. Bir de zaten sorulmazdı ki; “ masalı dinleyen ya da okuyan kişi olarak sen ne hissettin? “
Hissedilenler dışında her şey dillendirilirdi. “ Bu masaldan çıkardığın ders nedir?” sorusu hele en gıcık olduğum soru idi. Bir yarış içinde buluverirsin kendini. En ideal toplumsal öğretiyi, en kısa zamanda ve en az sözcükle kim ifade edecek. Yırtınırsın. Yine de son sözü söyleyecek birileri çıkacaktır. Özellikle anlatıcı konumundaki kişinin altını çizmek istediği bir mesajı varsa. Şöyle ki; sakın ha sakın annenizi üzmeyin, ölürse üvey anne eline kalırsınız; babalar kendilerine ve çocuklarına bakacak yeterlilikte değildir, ama siz babalarınıza bakabilirsiniz; size iyi görünen her insana sakın kanmayın altından cadı çıkabilir gibi her türlü ayrıntıya değinilir. Ya duygular…
Bu masalda Hansel neler hissetti? Hansel kendisi korunmaya muhtaçken bir de kardeşinin sorumluluğunu alırken neler hissetmiş olabilir? Baba çocuklarını ormana bırakmayı kabul etti ama acaba aslında ne hissetti? Üvey anne kötü davranıyor olabilir; ama o acaba bunları yaparken neler hissediyordu? Cadı bile, sor bakalım neler hissediyordur? Hepsinden de önemlisi masalı dinleyen ya da okuyan kişi olarak sen ne hissettin?
Benim bugün için bu masalla ilgili hissettiklerim bir tek sözcükle “ umut” olarak ifade bulur. Çünkü hani o elimi atsam bir parça da benim koparabileceğimi düşündüğüm cadının evi ile ilgili görseller var ya… O görüntüyü ben her sabah yürüyüşe çıktığımda yaşıyorum. Günle birlikte evlerin de yüzü ağarır. Ne muhteşem bir görüntüdür o. Ya da uykudan yeni kalkmış o çocuk yüzleri yok mu? Bir kesme alıvermek gelir içimden tıpkı o masalda hissettiklerim gibi. Ben sabahları ve çocukları çok sevdiğimi hissederim bu masalı her anımsadığımda. Necati Cumalı’nın dediği gibi:
Kalktım sabahı dinledim
4.20 bir yaz günü sabahı
Evlerin yüzü ağardı
Ağaçlar yeşile çıktı
Ben sabahları severim oldum bittim
Sabahları çocukları bütün başlangıçları.