İki kuru dilim ekmeği, arasına koyduğumuz çeşniler yenilesi kılar. Ağız tadımıza uygun bulduğumuzda da vazgeçilmez olur seçimlerimiz. Bazıları da bunu yaşama bakış açısında kullanır, “ sandviç tekniği “ diye. Yani yaşamı da anlamlı ve zevkli kılan an be an yaşadığımız ayrıntılardır. Anda kaldığımız sürece de zaten her şey güzeldir, ağız tadındadır. Yeter ki, bütünü gözden kaçırmayalım. Yani aynı şeye geliyoruz sonuçta, dengeye. Tıpkı aşağıdaki fıkrada olduğu gibi, ayrıntılarda boğulup gitmek istemiyorsak tabii.
Bir genç, motosikleti ile Meksika sınırına gelir. Arkasındaki iki büyük çantayı gören sınır polisi şüphelenir ve içinde ne olduğunu sorar. Genç; “ Yalnızca kum. “ diye cevap verince polis; “ Aç bakalım çantaları! “ der. Genç çantaları açar. Polis didik didik kontrol etmesine rağmen kumdan başka bir şey bulamaz. Polis, çantalarını mecburen geri verir ve geçmesine izin verir.
Birkaç gün sonra genç, motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir. Polis genci gene durdurur, didik didik arar, yine bir şey bulamaz ve genci bırakmak zorunda kalır. Bu olay, polis emekli oluncaya kadar yıllarca devam eder.
Bir gün emekli olan sınır polisi, Meksika’ da bir parkta otururken o genci görür ve derhal sorar: “ Senin yıllardır bir şeyler kaçırdığından eminim. Lütfen söyle bana ne kaçırdığını. Aramızda kalacak.”
Genç, gülümseyerek cevap verir: “ Motosiklet. “
Yaşam öylesine yavan geliyor ki; habire yazasım, her tarafa yapıştırasım var bu uyarıcı yazıları. Gözüm hep görsün, kulağım biraz işitsin ki; biran önce bol çeşnili etkinliklerle yaşamıma anlam katayım. O yavanlık gitsin. Aslında kendim ve oğlum adına yapmak istediğim o kadar çok şey var ki… Kısmet.