Babam ve oğlum Can mezarda koyun koyuna yatıyor. Ne kadar soğuk bir temas değil mi kucak için? Sokakta kediler de yine koyun koyuna yatıyor izlediğim sinevizyonda. Bana göre hem sıcak hem soğuk bir temas. En güzel sıcak temas ise; sıcacık kahve fincanım elimde, önümde kitabım, ayaklarıma uzanmış uyuyan kedi ve köpeğim. Tabii sıcacık nefesiyle omzumda uyuyan erkeğimi de dâhil etmek istedim bu görüntüye.
Nereden geldim bu çağrışımlara? İstanbul gezimdeki artçılar devam ediyor. Oldukça hızlı bir o kadar da dolu dolu geçen günlerime düşünsel olarak yetişemiyorum. Çünkü o bir tatil gezisi gibi bir şeydi ve eve dönünce sorumluluklar kaldığı yerden devam ediyor. Öyle olunca yazı ikinci planda kalıyor. Neyse buna da şükür klavyenin başındayım.
Arter Sanat Galerisi’nde de zaman geçirme fırsatı buldum bu seferki İstanbul gezimde. Bir sürü tanıtım broşürü aldım üzerinde düşünür ve yazarım diye. Kısmet olur mu? Bilmiyorum.
İlk olarak ele aldığım broşür, başlığımda da yer verdiğim gibi “Koyun Koyuna” başlığı ile ‘uyku’ içerikli broşür oldu. Nedeni çok açık. Çünkü kapağında sokak kedilerinin koyun koyuna fotoğrafı vardı. Zaten serginin girişinde de bu fotoğrafa konu olan bir sinevizyon vardı. İlgiyle izlemiştim.
Ayrıntılar dile getiremeyeceğim kadar çok. Kediler ve uyku üzerinden gitmektir niyetim. Araya bir de köpek sıkıştırırım yenice hayatımıza giren yavrularımız adına. Tabii ölen kedim Beyaz’ı ve gözü akan Sürmeli’ nin ve boğazı parçalanan ama gün geçtikçe iyileşen Maviş’in yanı sıra anne olduktan sonra çok seyrek uğrayan Fıstık adlı sokak kedilerimi yâd etmeden olmaz. Bu yola çıkış da rahmetli oğlumun bıraktığı yolda gidebildiğim kadar gitme gayretiyle başladı. Kedim Beyaz iki kere hamile kalıp annelikle baş edemeyince onu kendim kısırlaştırmıştım. Fakat onun üzerinden anneliğimle hesaplaşmalarıma çok tanık oldum. Nur içinde yatsın.
Arkadan köpeğimiz Beyaz hamile kaldı ve İrene girdi hayatıma. Nedense köpeklerime bu sıralar mitolojik kaynaklı isimleri koymayı tercih ediyorum. İlgimi çekiyor. Örneğin yine buradan broşüre bağlayacak olursam çok sevdiğim bir insanın köpeklerinden birinin adı Nyksi.Tabii klavyede iks işaretini bulamadığım için okunuşu gibi yazdım.
Broşürde bu tanıdık adı görünce değinmeden geçemedim. Aktarıyorum:
“Yunan mitolojisinde Hypnos(uyku), kardeşi Thanatos(ölüm) ile birlikte Nyksi’in(gece) oğulları olarak anlatıldı. Zeus dâhil tüm tanrıları etkisi altına alabilen tek güç olan uykunun kanatlı temsilleri hem ölüme hem Eros’a (aşk ve yaşam) benzerliğiyle ikisinin arasında kurulabilen yegâne köprü olarak yer buldu.”
Uzatmak mümkün alıntıyı. Gerçekten çok güzel anlatmış resmen bezemişler anlatıyı.Onca uykusuzlukan sonra uyku da ilgi alanım olunca bu broşür bana iyi geldi. Şimdilerde uyuyorum ama dinlenmiş kalkmıyorum. Onun için de doktorumun koyduğu tanıdan hareket edip normalmiş diyorum. Tedavi olarak önerilen antideprasanları da yalnızca bugün için kullanmıyorum. Dağıldım yine.
Toparlayalım o zaman. Depresyona dayalı olarak bozulan uykularımın düzene girmesi adına rüyalarımla ilgili yardım alıyorum. Kedilere çok yer veriyorsanız rüyanızda” Nerede atalettesiniz ?”diye bakmanız öneriliyor. Bakıyorum, çoğu zaman görüyorum da ama çözüm kısmında bir türlü eyleme geçemediğim için işte böyle vücudumda ağrı olarak baş gösteriyor. Ne yapabilirim ki! Herkes sizden vebalı gibi kaçarken ne yapabilirsiniz ki! Bazen bas bas bağırasım geliyor:
“Korkmayın evlat acısı bulaşıcı değil. Alt tarafı sizden istediğim biraz bana zaman ayırmanız.”
Duyan olmayacak diye bağırmıyorum tabii. Sağlık olsun. Bu da geçecek elbet. Hadi gelin broşürden bir alıntıyla bitirelim yazıyı:
“Kendine kuytu bir yer buldu, uzun uzun esnedi.
Esnemesi onu görenlere, yanına sinenlere yayıldı.
Kıvrılıp yattı, üzerini örttü, gözlerini kapadı.
Hareketsiz ve karanlıkta durdukça sessizleştikçe
Çevresindeki sesleri daha çok duydu, temas ettiklerini,
En ufak kıpırtıları fark etti.
Bacakları, ayakları, kolları, tüm gövdesi ve kafası ağırlaştıkça
tüm sesler kayboldu. İçine döndü düşünceleri. Anlık algıdan,
gündelik sorunlara, o gün olanlara, gelecek planlarına, sonra
biraz uzağa, daha uzaklara derken, uykuyla boşlukta buluştu.
Uykuda bedenini bıraktı, düşüncelerini, planlarını,
Sorumluluklarını, kimliğini unuttu.
Uyanana kadar belki artık öyle biri yoktu.”