Benim bir dileğim var, zaman zaman sadece adını değiştirip evrene sunduğum. " Bir kitap yazmaktır. " benim bu dileğim. Nedense, sadece ama sadece bir kitap yazmak. Adını koyuyorum, sonra değiştiriyorum, derken sanırım böyle oyalanıyorum. Bir yıl öncesinde karar vermişim, adı " Ortaya Bir Karışık " olsun demişim. Sabah Sayfaları ' na bakınca anımsadım. Hemen karar verdim ve bu yazımın başlığını oluşturdum; " Ortaya Bir Karışık ". Niye erteleyim ki! Hali hazırda elimin altında, herhangi bir beklentiye girmeden yazacağım bir yer varken. Kitap ya çıkar ya çıkmaz. Ya da ben yarına çıkar mıyım? Başlığı attık, bakalım ortaya ne çıkacak?
" Ortaya " konulacak bir şeyler varsa, bu benim dışımda da birilerinin varlık nedenidir. Fakat benim takıldığım o değil şu an. Sadece " Ortaya konulanla " ilgiliyim. O da ne? " Karışık ". Biraz ondan, biraz bundan katılan, ayrı nitelikteki şeylerden oluşan; buna rağmen kendi içinde bir bütünlüğe sahip olan; bu yüzden de ortaya sunulacak bir adı olan şey. Ben de, buradan yola çıkarak bu başlığı koymak istedim kitabıma; ya da bundan yola çıkarak bu başlığı koydum yazıma. Çünkü bu yazımda olsun veya yazılarımın genelinde gözlemlediğim ortak bir şey var; ben beni bilmekle ilgili yazı uğraşı içindeyim. Tüm uğraşlarımda aslında bunu deneyimlemek yatıyormuş, yeni yeni fark ediyorum.
Öyle olunca; yani adı " Kendini Bilmek " olunca, denenen her yol ve yöntem çeşnisi oluyor " Ortaya Konulan Karışık " ın; her biri kendi içinde ayrı ayrı niteliklere sahip.
Yalnızca bugün için; Özlen ' in Özlen için seçtiği anahtar sözcükleri paylaşmak istiyorum sizlerle:
- MÜZİK ( Çalınacak CD' lerim olması.)
-SAĞLIK (Kalem tutan elimin olması. )
-SEVİNÇ (Oğlumun beni ziyaret etmesi.)
-SORUMLULUK (Argos'un günlük gezintilerini yaptırabilmek.)
-SEVGİ (Kendime sorumluluğum. Örneğin, karnımı doyurmak gibi.)
-ANDA KALMAK (Kuş ve insan seslerini, kavak yapraklarının hışırtısını duymak.)
-HAZ (Çayımı yudumlayabilmek.)
Minnet listesi gibi oldu. Fakat gerçekten minnet duyacağım o kadar çok şey var ki! Örneğin, evim tekrar " yuva " halini aldı. Bunu, arkadaşlarımdan biri söylediğinde çok hoşuma gitmişti. Bana, yine bir yerlerde okuduğum şu sözleri anımsattı, arkadaşımın tespiti: " Ocağın yandığı, lambaların aydınlattığı, ekmeğin ve duanın bulunduğu evler vardır. İnsanlar, karanlığın içinde sendeleseler bile, Tanrı bu evlerin arkasında olduğu sürece hala ümit vardır."
Öyle ise, ben de diyorum ki; Tanrım yaşamıma renk kat; huzurunu, neşeni, heyecanını boya, tuvaline istediğin gibi. Ne olmadığımın ve ne olduğumun bilincinde olarak, an' ın bütün yönlerini sükûnetle kabullenerek, oluşumun deneyimlerini gözlemleyerek, gelişimimi tamamlamamda yardımcı ol! İsteğimi isteğine uydur Ya Rabbim!
(Yine eskilerden, fakat eskimeyen bir yazı. Ufak bir değişiklik var; oğlum artık rüyalarımda ziyaret edecek beni. Şimdilik.)