Sizi bilmem ama ben sevdiğim şeylerin ne kadar çok işlevi varsa o kadar çok, o şeylere karşı beğenim artar, sevindirik(!) oluveririm birden. Sabahattin Gencal’ın “ Eylül Sonu “ adlı yazısını internet sayfasında okuduğumda da aynı duyguya kapılıverdim. Neden mi?
Yazı da ilk defa duyduğum ve gerçekten benimsediğim bir kavramdan bahsediyor. “ Sandviç Yazı “ kavramı. Yazarın, kendi yazısının ortasında değişik diğer yazarlardan yaptığı alıntılara dayanarak böyle bir adlandırma yapmış anladığım kadarıyla. Çok hoşuma gitti. Üstelik beni başka bir iletişim alanında yaşadığım aynı farkındalığa aldı götürdü. Şöyle ki:
Her zaman saygı ile şimdi ise rahmetle andığım köprü işi bir Neriman teyzem vardı benim. Neden köprü işi? Çünkü annemin halasının kızı, kardeşi değil. Fakat benim yaşantımda en az teyzelerim kadar katkısı olan bir insandır. Rahmetli çok sosyal bir insandı. Çeşitli dernek çalışmaları içinde koşturup dururdu. O yüzden sağlıklı iletişim kurmak öncelikleri arasındaydı. Kendisinde olanı paylaşmaktan da büyük zevk alırdı. Onunla başbaşa olduğumuz günlerden birinde sohbet sohbeti açtı ve bana “sandviç tekniği “ adı verilen bir iletişim tekniğinden bahsetti. Biri ile konuşurken önce olumlu görüşlerin dillendirilmesi, sonra olumsuzların ve bitirirken de yine olumlu görüşlerle konuşmanın noktalanması şeklinde idi bu tekniğin özü. Aradakiler damak zevkinize uyar mı uymaz mı, bilemem. Fakat bütünün tadına varırsanız tadına doyum olmayacağı kesin. Nitekim bu tekniği desteklemek(!) adına mı bilmem, onun bana ve misafirlerine sandviç ısmarladığı İzmir Atatürk Lisesi yakınlarında bir de sandviççisi vardı. Tadına doyulmuyordu. Tıpkı bizim Fethiye’deki “ İksirci “ nin tostları gibi çok lezzetli geliyordu bana. Tost sözcüğünü kullanım olarak daha tutuyorum ben.
Alın size bir ayrıntı daha. Tost, sandviç ve benim en aşağı otuz yıl önce yaptığım ilk İstanbul gezimde yine ilk defa yediğim ve tadına doyamadığım yengen; nedir bunları farklı adlandırmalara götüren. Tabii ki kendim ve sizler için internetten araştırma yapacağım. Fakat önce benim bugüne kadar olan bilgim ışığında açıklama yapmak istiyorum. Çünkü kendimi geliştirmek adına ben kendimi hep sınava tabii tutarım. Şimdi de bunu yazımda gerçekleştirmek istedim.
Sandviçin, makinada bastırılmadan ve içindeki malzemelerin işlem görmeden yapılmış soğuk tost olduğunu söyleyebilirim kısaca. Tost da bildiğiniz tosttur, makinada sıkıştırılarak yapılan. Yengen ise tostun içine yumurta katılarak daha zenginleştirilmiş şekli. Bendeki bilgi bu doğrultuda. Gelelim internette yazılanlara; inanın yazıma mola verdim ve acemice de olsa araştırdım. Fakat ağzımın sulanmasından başka işe yaramadı. Neydi o görsellerde sandviç çeşitleri! Yeme de yanında yat! Bir İzmirli olarak izninizle Kumrulu sandviçin altını çizmeden geçemeyeceğim. Peynirli, kaşarlı, sucuklu salamlı, sosisli, ançüezli, mayonezli, turşulu, karışık… Hangi birini sayayım ki… En iyisi “ neli “ olduklarını sizin damak zevkinize bırakayım ve geleneksel diyebileceğim bir damak zevkini sizlere ve kendime anımsatmış olayım. Dışarıdan bize cazip hale getirilerek dayatılan fastfood yiyeceklere inat. Bol bol yazınsal, sözsel ve yiyecek-sel sandviçlere ulaşmamız dileğiyle. “ Türkçemizi sal’a bindirip sel’e verdiler “den olmak değil niyetim. Haddimi aşmış olsam da “ isimden sıfat türeten “ bu eki, sadece yiyeceğin de bir iletişim yolu olduğunu vurgulamak adına yazdım. Af ola!