Rüyalarımla yakından uğraşıyorum bu sıralar. Kendi sembol dilimin oluşması için de ciddi emek veriyorum. Kendimden umutluyum.
İzlediğim yol ve yöntemlerden birinde, rüyanın bir mektup olduğunun altı çiziliyor. Bu mektup öncelikle bize, sonra rüyamızda gördüklerimize, en sonra da bir vesileyle bunu duyan, şahitlik edenlere aittir, deniliyor. Bu inançtan yola çıkarak ilk zamanlar rüyamda gördüğüm birkaç kişiyi arayıp paylaştım onlarla ilgili kısmını. Paylaşmadan önce de “Bende bir mektubunuz var.” diye de yarı ciddi yarı şaka yollu belirttim.Onların tarafını bilmem ama bana iyi geldi. Sonra baktım ki biraz fazla geliyor bu sorumluluk, yoruluyorum. Bıraktım.
Bırakma nedenlerimden biri de şu farkındalık oldu: Coronolu günlerde iletişim kesildi kesilecek derken, gerçekten artık telefonla bile insanlarla iletişim kurma isteğimin kalmadığını görmemdi. Rüyalarımı kullanarak insanlarla iletişime geçmek istiyordum. Çünkü kendime dayattığım ilkelerden biri de aranmıyorsan aramamalısın. Fakat mazeretim rüyalar olunca, kendimce o kibrimi geri çekebiliyordum. Bunu fark etmek üzdü beni. Dolaylı yollarla iletişim artık bir kandırmaca benim için. Yalnızca bugün için, elimden gelenin en iyisi ile şeffaf ilişkiler peşindeyim. Bazen bu patavatsızlığa varsa da dengeleneceği umudundayım inşallah.
Size bir mektubum var, cümlesini yazarak arama motorlarına girdim yazıma başlamadan önce. Neler çıkmadı ki karşıma. Hoşuma gidenlerden biri, yaşlılığına yazılan bir mektup çalışmasıydı. Yazar mıyım, bilmiyorum. Yazarsam bunu paylaşabilir miyim, bilmiyorum.
Tek istediğim şu an Özlen’e ne söylemek istediğimi ayıklayıp onun kulaklarına duyurmak çabası.Ruhum o kadar yaralı ki saldırıp kendime daha fazla zarar vermek istemiyorum. Bu yazılar aslında tampon bölge oluşturuyor benim için.Fiziksel olarak insanlardan uzak durabilirim ama yazılarımla onların ruhuna dokunabilirim ve böylece bir tohum atmış olurum.O tohumu, Özlen’ i keşif yolculuğunda böyle böyle büyütüp yeşertebilirim diye düşünüyorum.Ölüm-doğum- ölüm döngüsünde yazıyla yola devam edip bakarsınız tekrar hayatın içine karışabilirim bir noktasında.
Bugün bu yolculukta aldığım bir kararın ilk günü. Her gün görev gibi şu laptopun karşısına oturup en azından bir saat olsun yazıyla haşır neşir olmak. Uzun zamandır bu disiplinle ilgili bilgiler hep akıyordu, uygulamak zor geliyordu. Bugün de uygulayabileceğime dair kuşkular var içimde. Karar almak, eyleme geçmek sanırım uygulamayı kolaylaştıracaktır.
Özlen’in Özlen’le muhabbeti çok önemli. Bu kararla en azından her gün bir saat onunla sohbet olanağı yakalamış olacağım. İnşallah bundan zevk alırım. Çünkü onunla bu sıralar hiç barışık değilim. Şefkat duyuyorum ve oradan yürürüm gibi geliyor bu ilişkide. Düzenli yazmayı alışkanlık haline getirmiş, kitapları yayımlanmış birinden duyduğum şu benzetme hoşuma gitti: “ Tıpkı sevgilime randevu vermişim de gitmemişim gibi huzursuz hissediyorum kendimi yazmadığım zaman. Onun için gün içinde ertelesem de muhakkak yazımı yazıp günü bitiriyorum.” diyor.
Ne diyelim o zaman darısı başıma. Kolaylıkla ve sevgiyle olsun.