Şişko adam denizden geliyor. Bir saattir yüzüyor demek ki buz gibi suda. Bense kat kat dışarıda bile üşüyorum. Su sıcak demeyin Allah aşkına bana! Biliyorum soğuk ve durdukça böbreklerime vuruyor acısı. Ayrıca sabırsızım. Gün gelecek ben de uzun süre kalabilecek miyim suyun içinde acaba? Ya da spor yapmanın hazzına varacak mıyım?
Bugünlerde hep erkeklere odaklıyım. Onları gözlemliyorum her yerde. Sabah yürüyüşlerinde genellikle ikili yürüyorlar. Bir sohbet seninkilerde anlatamam. Kulağıma çalındığı kadarıyla; onlar da hijyen kaygısı taşıyorlar, sağlıkları için endişeleniyorlar ve saplantıdan çıkmak için yol ve yöntem arıyorlar. İki adam yanımdan geçerken biri diğerine dedi ki; “ Çözüme odaklan çözüme!”
Dahası ben sabah sabah saçımı taramaya üşenirken, yanımdan mis gibi tıraş losyonlu kokulu erkekler geçiyor. Tıpkı biz kadınlar gibi onlar da estetik kaygı güdüyorlar diyorum içten içe. Biz kadınlar ayrıştırırken iyi de, erkekler yaptığında nasıl da canımız sıkılıyor. Hele ki bu, çok sinsice pozitif ayrımcılık şeklinde yapıldığında, daha da bir ihanete uğramış hissediyorum kendimi.
Yine bir ikili geçti yanımdan. İçlerinden biraz genç olanı, gerine gerine, üstelik gülerek; “ Ben iki kere evlendim. “ dedi bilgilendirircesine.Bu bana ikinci eşimi anımsattı hemen.Kendileri, john Gray hayranıydı. “Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten” serisini okumuştu ve ben de okudum. O dönem için hoşuma gitti. Tekrar okur muyum? Sanmıyorum. Çünkü “ insan “ boyutunda ilişkilere bakmak niyetindeyim. Kadın dediğin, erkek dediğin böyle olmalıdır dayatmalarından bıktım usandım.
Hadi fazla kendimi tahrik etmeden, olumlu bir anımsamayla ikinci eşimi yâd etmiş olayım. Kendisi taze demlenmiş çayı, kahvaltıdan önce bir bardak içmekten çok hoşlanırdı. Ben de kahvaltıdan sonra içtiğim taze demlenmiş ilk bardak çayımı içerken hep onu anımsarım. Şimdi de o çayımı içerken diyorum ki; yarasın.