Emekli ve belli seçimleri doğrultusunda kararlar alan, bu yıl Belediye ve Halk Eğitim kurslarından da yararlanmaya çalışan bir insanım. Bedava tanıtım yapan özel alanlarda olsun, bahsettiğim bu alanlarda olsun hizmet verenlerin sık olarak altını çizdiği bir şey beni çok rahatsız ediyor. Nedir bu? Görevli öğretmenlerin iki de bir:

“Bedava alıyorsunuz bu eğitimleri bari bir işe yarasın özen gösterin. Sosyalleşmeye mi geliyorsunuz buraya!”

Demeleriyle birlikte ağızlarına bir tane vurasım geliyor. Öylesine öfkeleniyorum yani. “Evet abi, sosyalleşmeye de geliyorum. Bunun nesi kötü? “Diye sorasım geliyor. Parayla da gittiğim yerlerde zaten her şey belli sınırlar dâhilinde derken nedir bu bizim bizden kaçışımız bilmiyorum. Birbirimize olan ihtiyacımızı da dillendiremiyoruz muhtaç, aciz algılanacağız diye. Velhasıl bir kısır döngüdür gidiyor. Hayırlısı.

İşte yine bir platformda düzenlenen tanıtım amaçlı böyle bir atölyeye katıldım yenice. Orada da aynı sözleri duymak incitti beni. Fakat bu incinmelerden çıkacak olan yine benim. Altta yatan pozitif niyetlerine, en önemlisi de kendi pozitif niyetime odaklanmayı seçtim. İyi geldi. Eğlenceli oldu çalışma o zaman.

Hoca bir ara “ Ben kimim?” adlı bir yazma çalışması verdi. Hiç tereddüt etmeden şunları yazdım:

“Ben şefkatim. O yüzden şefkati alıp vermek benim doğal halim. Bunu beslemek niyetiyle her türlü yardıma açık kılıyorum kendimi. En önemlisi de kendimde olmayanı başkasına veremeyeceğimin bilincinde olarak kendime şefkat beslemeye özen gösteriyorum. Çünkü kendime çok kızgın olduğumu fark ettim. Bu kızgınlığı kendime ve başkalarına zarar vermeden sağlıklı bir şekilde yaşayabilmek için yalnızca bugün için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Çok şükür her geçen gün ne olup olmadığımı anlıyor ve daha fazlasının aydınlanacağı inancını taşıyorum.”

Bunları yazdım ve ödevini en güzel şekilde yaptığından emin bir öğrenci olarak arkama yaslandım. Fakat ters köşe oldu hocanın söyledikleri. Nasıl bir CV bırakırken işin içeriğine göre yapabileceklerimize dair bize ait ayrıntıları sunuyorsak, aynen bizi biz yapan özelliklerimizi de hem bedensel hem zihinsel hem de ruhsal anlamda veriyorsak onun gibi ayrıntılara değinmemiz gerektiğini söyledi. Baktım yazdıklarıma ve anladım ki şirazesi kaymış benim varlığımın. Hemen dengeye getirmesini emrettim egoma. İd ile süper ego arasında dengeyi kurmakla görevli olduğuna göre beni gerçeğime getirecek olan da o aslında. En önemlisi de bizi biz yapan da bu bütünsellik.

Geldi söz yine dengeye... Denge her ne kadar önemli dese de bir yanım, bir yanım yine adanmışlıktan yana. Yani dengesizlik hep bana yaratıcı alanmış gibi geliyor. Evet, ruhsal alanlara çok kaptırdım kendimi farkındayım. Fakat o alanda çok rahat ve güvende hissediyorum kendimi. Konfor alanı dedikleri bu olsa gerek, çıkmak istemiyorum oradan. Dur durak bilmeden odaklanıp yetkinleşmek istiyorum. Ne kadar kendime yardım edersem başkalarına da bir o kadar edebilirim diye düşünüyorum.

Belki de sadece o yardım kısmında kalsam iyi olacak. İşte orada devreye giren ekonomik yetersizlik ve insan korkuları sanırım beni paralize ediyor, odağımı bulanıklaştırıyor. Hayırlısı. Daha fazlası aydınlanıyor diyorum ve bırakıyorum. Teşekkürler.